Derbiye Doğru

Yarın sezonun belki de en kritik maçlarından birine çıkıyoruz, Fenerbahçe Ülker'le Sinan Erdem'de karşılacağız. İki tane çok iyi savunma takımını karşı karşıya getirecek maç şüphesiz ilk maçta olduğu gibi büyük mücadeleye sahne olacak.
Fenerbahçe Ülker ile bu sezon 2 defa karşılaştık ve bu maçlarda 1-1'lik eşitlik var. Ligde oynadığımız ilk maçta Abdi İpekçi'de müthiş bir savunma yaparak ve Tutku'nun harika oyunuyla 66-57 kazanmış ancak Türkiye Kupası yarı finalinde 20 sayı geri düştüğümüz maçta son çeyrekte yaptığımız ön alanda baskılı savunma ile geri dönmüş ancak maçı 77-70 kaybederek Türkiye Kupası'ndan yarı finalde elenmiştik.
Öncelikle iki takım arasında oynanan iki maçı hatırlayalım ve yarın oynanacak maç için ipuçları arayalım: İlk maçta öncelikle harika bir savunma vardı. Euroleague seviyesinde bir takımı 57 sayıda tutmakta aslan payını da şüphesiz Oktay Mahmudi ve onun savunma sistemine vermeliyiz. O maçta ilk dakikalar hariç kesinlikle rakibe kolay sayı imkanı tanınmadı. Peki bu kolay sayı tanımamayı nasıl başarabiliriz. Maçın kritik sorularından biri. Öncelikle her topun kıymetini bilerek oynamalı ve kesinlikle basit top kayıpları yapmamalıyız. Fenerbahçe kesinlikle çok iyi bir savunma takımı yarın da ekstra efor göstererek savunma yapacaklardır. Fakat sakin olarak, her topun kıymetini bilerek ve top kayıplarını minimize edip oynarsak mutlaka maçı son dakikalara kadar ortada götürürüz.

Teknik taktik kısmını ara verip biraz da maçın mental yönüne bakmak gerekiyor. Savunmaların bu kadar ön plana çıktığı ve tansiyonun bu kadar yüksek olduğu maçlarda önemli olan mental olarak ayakta kalabilmek. NBA'i takip edenler hatırlayacaktır, geçen sezon Lakers-Boston (ki bu rekabet NBA'in Fenerbahçe Galatasaray'ıdır) arasında oynanan final serisinin 7. maçında Kobe Bryant son derece düşük şut yüzdesiyle oynarken, sene boyunca hücumda istikrarsız maçlar çıkaran ve takımın 5. skoreri olan Ron Artest maçın kahramanı oluyordu. Demem o dur ki, bu tip maçlarda iyi şut atmak, iyi zıplamak vs. bir yere kadar avantaj sağlar. İlk maçta bu farkı yaratan Tutku'ydu. 3. çeyreğin sonunda üçlüğü sokarak yaktığı ateşi 4. çeyrekte yangına dönüştürdü ve maçı getiren isim oldu. Peki Tutku ne yaptı? Çok ekstra işler mi yaptı? 3 kişinin üstünden el üstü şut mu soktu? Kesinlikle hayır. Sadece pick-and-roll'leri çok iyi oynadı ve hem kendisine hem takım arkadaşlarına boş şut imkanları tanıdı. İlk 3 çeyrekte 15 sayıyı geçemeyen takımımızın son çeyrekte 25 sayı bulmasını sağladı. Ancak ben Tutku'nun bu maç benzer bir performans sergileyeceğini sanmıyorum, Spehija mutlaka ilk maçta canlarını çok yakan Tutku'nun pick-and-roll'lerine önlem alacaktır. Dönem dönem Ömer Onan'ı da Tutku'nun başında seyredebiliriz. Fazla sorun olacağını zannetmiyorum, biz Gerald Fitch'in, Malik Dixon'un tek başına oynadığı sezonlardan buralara kadar geldik. Oktay hoca bu takıma yardımlaşmayı, disiplini ve en önemlisi takım olmayı öğretti. Ancak kritik nokta ilk maçta Tutku'nun yaptığı ekstra katkıyı bu maçta da birilerinden alabilmek. Bu isim Shumpert olabilir, Shipp olabilir, Ermal olabilir, Evren olabilir...

Teknik-taktik kısma geri dönelim yine, iki takımın artılarına eksilerine bakalım... Fenerbahçe Ülker'in sakatlıklarla başı dertte. Vidmar, Mirsad uzun süreli sakatlıkları nedeniyle oynamıyorlar. Jasikevicius, Kinsey gibi isimlerin de oynaması beklenmiyor. Bu da Fenerbahçe'nin rotasyonunun daralmasına sebep oldu. Sene başında 12 kişiden de katkı alan takım, şimdi 8 kişiyle oynuyor ve belirli oyuncuların üzerindeki yük iyice artmış durumda. Ukic bu isimlerin başında geliyor... Jasikevicius'un sakatlığında 1 numara rotasyonunda tek başına. Ayrıca Fenerbahçe Ülker sakatlıklar yüzünden birlikte antreman yapamamaktan şikayetçi ki son Tofaş maçında dönem dönem düşüşler yaşadılar. Galatasaray Cafe Crown'da ise sakat oyuncu bulunmuyor ve takım olarak formda gidiyoruz derbiye. Ancak Fenerbahçe Ülker'de bu dezavantajlarının yanında taraftar desteğini arkasına alacak. Şüphesiz büyük bir yaratacaklardır taraftar desteğiyle. Aslında Vidmar-Mirsad sakat olmasa Galatasaray Cafe Crown'un eksilerinde uzunlardan da bahsedebilirdim ancak Fenerbahçe'nin uzun rotasyonu da Kaya Peker-Sean May-Oğuz Savaş-Lavrinovic 4'lüsüne kalmış durumda. Ancak yine de Oğuz bizim uzunları kalınlığı ile zorlayabilecek bir isim. Bu arada uzunlardan bahsetmişken belirtmek isterim ki iki takımın da dönem dönem 4 kısaya döneceğini düşünüyorum.

Biz ilk maçta 4 kısalı sistemde başarılı olmuştuk ve Fenerbahçe buna çözüm üretememişti. Ancak Fenerbahçe'de son zamanlarda 4 kısa oynayan takımlara karşı Emir Preldzic'i kullanıyor. Yani maçın kritik eşleşmeleri Oğuz-Andric'in yanı sıra Emir-Shumpert eşleşmesi de olabilir. Son olarak nasıl kazanırız; öncelikle mutlaka sakin kalmalıyız. İlk maçı hatırlarsanız Spehija Ömer Onan'ın bir pozisyonuna itiraz etmiş bunun üzerine taraftarın tepkisini çekmiş ve ortamı iyice germişti. Bu tip maçlarda ortamın gerilmesi şüphesiz ki ev sahibi takımın işine gelir. Yazının daha önceki kısımlarında belirttiğim gibi teknik-taktik bir savaştan çok mental bir savaş izleyeceğiz ve kim bu savaşta ayakta kalırsa o avantajı ele geçirecek.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0