Elinin Hamuruyla.. | STSL 6.Hafta

Milli maçlar haftası nedeniyle liglere verilen aradan sonra 6. haftayı da galibiyetle geride bıraktık. Oyuncularımızın çoğu takımlarından yorgun döndü; ancak A Milli takımımız hepimizi sevindirdi. Her ne kadar işimizi zora sokup "eşeği önce kaybedip, sonra bulduğuna sevinmek" deyimini bize tam anlamıyla yaşatsa da play-offlara kalarak Euro 2012 ümitlerimize kaldığımız yerden devam edeceğimizin işaretini verdi. Play-offlarda rakip bizi çok iyi tanıyan ve unutamayan Hırvatistan oldu.

KÜKREMEYE DOYMADIK
Geride bıraktığımız hafta mutlu bir hafta oldu bizim için birçok açıdan Erkek ve Bayan Basketbol Takımlarımız ezeli rakibimizle yaptıkları maçları kazanarak Cumhurbaşkanlığı kupalarını ait olması gereken yere yani müzemize götürdüler. Engelsiz Aslanlarımız da Japonya'da düzenlenen kıtalararası turnuvada ev sahibi ülke takımlarından Miyagi Max'i finalde yenerek şampiyon oldular. E bir de Aslanlarımız Arena'da Bursaspor'u mağlu ettiler, daha ne olsun? Haftasonunda yüzümüzü güldüren tüm sporcularımıza can-ı yürekten teşekkürler!

YORULMUŞ AMA YILMAMIŞ
Milli takımlardan yorgun dönen futbolcularımızın olması elbette normal, özellikle Baros, Elmander, Muslera gibi ülkelerinin milli takımlarının gözde oyuncularının üzerine düşen görevleri yerine getirebilmek için fazladan çabalayıp sonra bir de haftasonu lig maçına çıkınca elbette kimse onlardan %100lük performans göstermelerini bekleyemez. Milli takımlara gitmeyen futbolcularımız ise Florya'da sürekli antremandaydılar ki bu antremanlardan birinde Melo da sakatlandı, neyse ki sakatlık uzun sürmedi çok şükür. Bütün bunlara rağmen takımımız zorlu bir maçta rakip karşısında galip gelmerek 3 puan almayı bildi. Karşılaşmada 2 sakat vermek, ki bunlardan birisi sezona müthiş başlayan Engin, canımızı sıksada son dakikada gelen galibiyet golüyle moraller gayet iyi..

İMPARATOR FARKI
Bursaspor'un kolay lokma olmayacağını biliyorduk, evimizde puan kaybetmek gibi kötü bir düşünceyi kimse aklına getirmemeye çalışıyordu maç öncesinde. Tek amacımız galibiyetti, son dakikalara kadar umutlarımızı tüketmedik ve istediğimizi zor da olsa aldık. Yavaş da olsa istediğimiz ve özlediğimiz, yenilgiyi kabullenmeyen, takım halinde yılmadan oyuna devam eden Galatasaray'ı görmeye başladık artık birkaç haftadır. Sanırım O'nu seven, sevmeyen, takdir eden, etmeyen herkes artık Fatih Hoca'mızın farkını fark etmeye başlamıştır artık; çünkü geçen seneki konumumuzdan buralara kadar gelebilmek bile bu farkı gözler önüne seriyor her ne kadar ısrarla gözardı etmek isteyenler olsa da!

ENGİN & ELMANDER A.Ş
İlk golümüzü taraftarımızın "kadife ayak" diye tabir ettiği Elmander attı, golde en az Elmander kadar hatta belki de daha fazla pay da Engin'indi. Adeta hiç yoktan bir pozisyon yarattı ve Elmander'e çok şık bir asist yaptı. Engin'deki bu delişmeleri görmek, onun günden güne olumlu yönde değiştiğini görmek çok güzel. Umarım Sercan da yakın zamanda en az onun kadar iyi bir aşama kaydeder ve o da bizi sevindirir.

HANİ NEREDE PENALTI?
İlk yarının son dakikalarında Stepanov'un müdahalesi ile Eboue'nin yerde kaldığı pozisyon net penaltıydı; ama hakem duraksamadan devam kararı verdi! O penaltımız verilmiş olsaydı belki de maç o anda kopmuş olacaktı ve 2. yarıda stressiz ve rahat bir şekilde oynayacaktık. Bursaspor'un ilk golü ise hocamızın da beğendiği ve yakından takip ettiği Serdar Aziz'den geldi, beklemediğimiz anda, beklemediğimiz bir şekilde yedik beraberliği getiren golü Bursaspor'dan. Neyse ki cevap gecikmedi ve son haftalarda yedek kulübesinden oyuna dahil olarak skoru değiştirmekte görev alan Çek golcümüz Milan Baros attığı golle galibiyeti ve 3 puanı getiren isim oldu.

NÖBETÇİ AŞIĞIMIZ BAROS
83. dakikada Riera'nın yerine oyuna giren Baros yine boş durmadı ve 88'de golünü yazdı, skoru belirledi, bizi galibiyete taşıdı. Elmander ilk golünün ardından ikinci golün de asistini yaptı ve maçın en dikkat çeken ismi oldu. Diğer dikkat çeken isim ise elbette Milan Baros oldu. Son haftalarda hep yedek kulübesinden gelip neredeyse son çeyreklerde oyuna dahil olmasına rağmen oyuna girdikten sonra birçok  oyuncunun gösteremeyeceği profesyonelliği göstererek takımı için elinden geleni hep yaptı ve yapmaya da devam ederek bir kere daha onu neden bu kadar sevdiğimizi hatırlattı bize yeni "kel adam"ımız.

SAHAMIZ BATAKLIKTAN HALLİCE
Maç başlamadan önce de, bittikten sonra da en çok eleştirilen şeylerden biri sahamızın zemininin berbat halde olmasıydı. Eleştirilere katılmamak imkansız. Elbette milli maçlarımızın Arena'mızda oynanmasından gurur duyarız; ancak üstüste yapılan maçlar sonrası sahamızın düzeltilmeden bir de üstüne lig çaçına çıkmamız tüy dikti üzerine. Neden düzeltilmediğini anlamak mümkün değil Amaç orada bir daha milli maç oynatmamak mıdır? Ya da bu berbat zemin ancak bir futbolcu geri dönemeyecek şekilde sakatlanınca mı düzeltilecektir? 19 Mayıs provaları, konser etkinliği, milli takımın tüm hafta burada antreman yapması, sonrasında oynanılan üstüste iki maç, ardından oynanılan lig maçı.. Fotoğrafta yer alan Kazım'ın elinde bir kovası, birde küreği eksik. Öyle değil mi?

EFSANELERE SAYGI DEVAM EDİYOR
Galatasaray'da efsaneler bitmez, gün geçtikçe çoğalır. Bu haftaki maçımız da "Berlin Panteri" lakaplı efsane kalecimiz Turgay Şeren'e adandı. Bunun yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Kupasını müzemize gettiren Erkek Basketbol Takımımız da antrenör Oktay Mahmuti ile maçı izleyenler arasındaydı. Takım tribüne geldiğinde stadyumda Euroleague marşı olan "Devotion" çalışması onlar adına ayrı bir jest oldu. Locadaki oyuncularımızın ve koçumuzun isimlerinin tek tek sayılması ve stadda bulunan taraftarlarımızın alkışlarıyla eşlik etmesi ise haftanın en güzeli olsa gerek..

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0