STSL | Zemin futbola müsait değil..
Hemen hemen her futbol maçından önce spikerlerin söylediği ve hepimizin kulaklarında çınlayan bir ifade vardır: ‘Hava ve zemin futbol oynamaya müsait’. Özellikle de güzel havalarda yapılan maçlardan önce kullanılır bu ifade. Eskişehirspor – Galatasaray maçı içinse bunun tam tersini söylemek mümkündü. Özellikle eksilerde gezinen sıcaklık ve saha zemininde birikmiş, erimesi imkansız buz tabakası maçın zor geçeceğini bizlere anlatıyordu, nitekim maçtan önce Hasan Şaş’ın yaptığı açıklamalarda bize bu gerçeği işaret ediyordu. Neticede hakem Cüneyt Çakır zemini inceledi, maçın oynanması gerektiğine karar verdi.
Maça savunmanın sağında Sabri, ortanın ortasında Melo ve Selçuk’un yanına Engin Baytar’la, ileride de tek forvet Elmander’le çıkıyordu Galatasaray. Anlaşılan orta sahayı güçlü tutmak suretiyle özellikle Kazım’ın forvete destek olacağı planlanmıştı, işin ilginç tarafı forvete destek diye başlayan Kazım maçı sağ bekte bitirdi. Maça geldiğimizde, ayağa pas ve teknik oyun olarak istisnasız Türkiye’nin en iyisi olan Galatasaray’a bu zemin çok ağır geldi. Maçın başında, özellikle ilk yirmi dakika ayakta duramadı oyuncular, ancak yirminci dakikadan itibaren biraz alışabildiler. Ancak yine de bildik oyunlarını kuramadılar zira yerden top yapmak mümkün gözükmüyordu. Bunun ötesinde, hücuma ciddi katkı veren Emre, Selçuk gibi tekniği yüksek isimler tamamen etkisiz kalmışlardı. Eskişehirspor ise Ersun Yanal geldiğinden beri oynadığı düzensiz, plansız ancak oyunu ileriye yığmaya yönelik futbolunu yine oynamaya çalıştı, Galatasaray’dan daha etkili gibi gözüktü ancak yine de çok ciddi fırsatları onlar da yakalayamadı. Muslera’nın gününde olması bir kazaya da sebebiyet vermedi. İlk yarının en etkisiz ismi tartışmasız Engin’di, nitekim ikinci yarı kenara alındı ancak Sercan da bir şeyi değiştiremedi, sonradan giren yeni transfer Yiğit de etkisiz kaldı. Kazım, Yiğit’in girmesiyle geçtiği sağ bekte, kanatta oynadığından daha iyi oynadı, bu net, zira topları kesti, uzaklaştırdı, fazlaca bir gayret göstermesi de gerekmedi. İşin aslı Galatasaray hem gününde değildi hem de soğuk ve zemin gerçekten futbolcuları, severek oynadıkları futboldan soğuttu.
Bu maç için söylenebilecek en iyi şeyleri maçtan sonra Fatih Hoca söyledi zaten, özellikle ‘kazanamıyorsan kaybetmeyeceksin’ önemliydi çünkü gerçekten de bu kadar yoğun yaşanan bir lig programında bu tür kayıplar çok normal, yeter ki moral bozucu mağlubiyetlere dönüşmesin, olabilecekler arasında bu tür bir beraberlik normal olarak karşılandı, hemen hafta içindeki maça dönüldü zira sadece 3 gün var.
Son olarak, bu hafta şike meselesiyle ilgili ortaya çıkan son gelişmelere de değinmek istiyorum. Anlaşılan UEFA 58’i değiştirmemek koşuluyla, artı bir yönetmelik maddesi eklenerek suçlu bulunan kulüplerin küme düşmemesini kabul etti ancak bu kulüplere son derece ağır eksi puan ve yıllar sürecek Avrupa Kupaları’ndan men cezaları verilmesini de şart koştu, TFF de bu normlarda hareket edecek gibi görünüyor. Galatasaray baştan beri duruşunu değiştirmedi ancak bugüne kadar gizliden 58’in değişmesi için kulis yapanlar, değiştirdikten sonra bu kadar ciddi cezaların eklenebileceğini düşünmediler. Hem de çok somut iddialar ve deliller içeren bir iddianameye rağmen. Dolayısıyla bu dakikadan sonra söylenecek hiç bir sözün kıymet-i harbiyesi yok, baştan itibaren bir duruş sergilenmeliydi, cezanın ciddiyetini gördükten sonra ‘aman en azından düşer seneye geliriz’ demek anlamsız. Şeref ve haysiyet meselesi olan konularda maddi karşılaştırmalara girmekse aslında bakış açılarının ne olduğunu malesef açıkça yansıtıyor. Galatasaraylılar öfkelenmesin, kulübümüz baştan beri prensiplerini korudu ve korumaya da devam ediyor. Neticeyi hep birlikte göreceğiz...
Mehmet Ali Söylet / @malisoylet
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.