ST Süper Final Panorama - 1. Hafta

Süper Final'in ilk haftasından herkese merhaba. Tahmin ettiğiniz gibi ortada o kadar da süper bir futbol ya da über bir mücadele yok."Süper" niye ki gerçekten? Niye fevkalade değil, müthiş değil, Finâl-i Âli değil? Adı ne olursa olsun, niye var ve faydası nedir? Top'tan ziyade toplumun laçkalaşmış sinirleriyle oynanmıyor mu? Bu tip soruların kafamda dönüp dolaştığı, cevaplarınıysa inatla görmezden geldiğim haftanın sonunda sizlere üç çirkin bir güzel tespit hazırladım. Hadi başlayalım!

MANİK DEPRESİF MİKAİL
Bir kapadı, bir açtı, bir yandı bir üşüttü... Haftanın havası bir enteresandı açıkçası. Beşiktaş - Galatasaray maçının asıl oynanması planlanan Cumartesi günü yağan yağmur gibisini uzun zamandır görmemiştim. Kimileri stadın şartlarını sorguluyor "Azıcık yağmur yağınca zemini bu kadar bozulan moderen stad mı olurmuş" diyor ama o yağmur en fazla dün (Çarşamba) esen rüzgar kadar azdı. Kısacası bir gün aydınlık, ferah; ertesi günse deliren hava, meteoroloji işleriyle ilgilendiği söylenen melek Mikail'in duygu durumu hakkında endişelere gark etti beni. Kendisinden fazla kavurucu olmayan bir yaz diliyorum.


FUTBOL ÖLDÜĞÜNDE
Azerbaycan'ın bu seneki Eurovision şarkısının adı "When the Music Dies", yani 'müzik öldüğünde'. Özünde müzik öldüğünde kötü şeyler olacağını anlatmasına rağmen, müziği kendisi öldürüp ironinin dibine vuruyor. Bizim maç da biraz onu hatırlattı. Artık hakem miydi, stres miydi, gerginlik miydi neydi bilmiyorum ama, maçı izlerken bir kaç kez "Ay çok sıkıcı!" diye yüksek sesle belirtmek zorunda kaldığımı itiraf etmeliyim. Dolayısıyla haftanın maçı diğeri oldu. Dediklerine göre Fenerbahçe, Trabzonspor'a karşı oldukça iyi bir iş çıkarmış. Tebrikler o zaman.

AYDIN, YILMAZ
Beşiktaş - Galatasaray maçının tek güzel anı, biraz şaşırtıcıydı. Aydın Yılmaz kendisinden beklenmeyen bir ustalıkta, 'süper' bir şut atarak rakip ağları havalandırdı. Geleceği için sönmekte olan umutları alevlendirdi. Yılmadan çabalamaya devam edeceğini biliyoruz artık.

ÇARŞI ŞİMDİ TAM OLARAK NEYE KARŞI?
Haftanın 1 numaralı çirkini, bunu söylerken hiç de keyif almıyorum, Beşiktaş taraftarı oldu. Maçın başından beri bir kısmı futbol oynamayı değil oyuncularına bacak kırmayı takımına empoze eden küfürlü ve çirkin tezahüratlar susmak bilmedi. Bir kameramanın sırtına tribün koltuklarından fırlattılar. Sonra ayaklarından tutup yalvaran bir takım elbiseliye rağmen adamın teki sahaya girmekte tereddüt etmedi. Bunu taç atmaya çalışırken başına yağan yabancı maddelerden şikayetçi olan Eboue'yi resmen kovalayan başka biri takip etti. Sahaya inenler bu iki kişiyle sınırlı değildi. Tabi ki polise açıklamaları inmedikleri, itildikleri yönünde oldu ve bir dahaki maçta da stada girip başka bir futbolcuyu kovalamalarına engel olacak hiçbir şey yok. En kötü yanı, tüm bunlar olurken, nedeni kesinlikle çözemedim. Taraftarların gözlerindeki öfke aptal bir ofsayt golüyle, ya da tahrik edici hiçbir yanı olmayan bir taç atamayışıyla alakalı olamaz.

SENİ KAHROLASI DİNGİL
Arabanın dingillerini değiştirdiğini anlatırken babam, baya dalga geçtim: "Sennnii dingil!" dedim, ona buna, kediye falan. Tesadüf bu ya, o geceki maçta Emre B. de Trabzonsporlu Zokora'ya dingil demiş! 'Prick' dingil demekmiş, p demeden telaffuz edilebilirmiş ve kesinlikle 'negro' falan geçmemiş... Baya derin mevzular bunlar, ten rengine bağlı ırkçılık ülkemizde pek görülen bir şey değil, çünkü pek zenci yok aramızda, dolayısıyla sorun oluşturan bir durum da yok. Emre bu konuda haklı. Karşılıklı bir hakaretleşmenin olduğunu söylerken de haklı, Zokora sen de az kötü değilsin.  Ama yanına Yobo'yu alıp, "ahanda zenci, ahanda aynı ortamdayım ve ondan tiksinmiyorum" dercesine bir basın konferansı yapıp, gözle görüleni kabul etmeyip kıvırmakta haksız. Gözle görülen şey onun ırkçı olması değil, bir anlığına ağzına gelen bir ırkçı sıfat tamlamasını rahatsız olmadan söyleyebilmesi, Türkiye'nin en kariyerli futbolcusunun ağzından çıkanı kulağının duyup da bir tartmasını umuyor insan... Haftanın 2 numaralı çirkinliğini Fenerbahçe de tabi ki "Basın, üstüne gitme çocuğumun!" diyerek savundu.

SALDIR ÇİRKİN KEL
Ya tamam Fenerbahçe taraftarı bizim duygusal 3D koreografimize özendi, benzerini yapmaya çalıştı, bir kez provalarda bir kez de maçta beceremedi, güldük. Sonra ikinci denemenin neredeyse bir gencin ölümüne neden olacağını öğrendik, şifa diledik, o kadar da gülmemeye karar verdik. Bu noktaya kadar fazla bir sorun yok. Sorun açılamayan bezin kendisi. Estetik olarak da mesaj olarak da, uyandırdığı nefretin sonuçta hiçbir işe yaramayacağı gerçeğiyle de haftanın 3 numaralı çirkinliği olmayı hak ediyor. Tabi çirkinlik düzeyi baya bir azaldı 3 numaraya gelinceye kadar.

Bakın dostlar, taraflı olduğumuz kesin de, bunun algılarımızı saptırdığını düşünen rakipler olacak. Onları hiçbir zaman haklı çıkarmam, bizim stadımızda böyle şeyler olduğunda gene ayıplarım. Ki şu an herşey yolunda gitmesine rağmen hala normal süresinde şampiyon olduğumuz ligi uzatmalarında kaybetme ihtimalimiz var, bu durumun bile sizi bu tip çirkin davranışlara yönlendirmesine izin vermeyin. Gururla hatırlamadığımız bazı hadiseler hali hazırda var, bunların yanına yenisini eklemeyelim. Neticede bu hafta futbol dışında yaşanan bazı gelişmeler de bize gösterdi ki (Dr. Ersin Arslan'a Allah'tan rahmet dileriz), bu kadar insan arasından sıyrılmanızı sağlayacak en büyük fark, insan olabilmek.

Ha bir de, Nikon bize çok yakıştı!

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0