Efsaneler | Paşa torunu, Atatürk'ün şiirlerini ezbere bildiği şair; Emin Bülent..
Galatasaray’ımızın 2 nolu kurucu üyesi.. Ali Sami Bey’in
bir futbol takımı kurma fikrini ilk açtığı arkadaşı.. Bir dedesi 1852
Osmanlı-Rus Savaşı’nda tüm Osmanlı orduları başkumandanlığı yapmış başarılı
asker Serdar-ı Ekrem Ömer Lütfi Paşa, diğer dedesi de Müşir(mareşal) Cemil
Paşa... Bir yandan şiirlerini Atatürk'ün ezbere bildiği bir edebiyatçı, diğer taraftan rakiplerin korkulu rüyası golcü... Buyrun size iki numaralı kurucu üyemiz, hızlı ve kuvvetli forvet,
milliyetçi şair, İETT memuru, paşa torunu Emin Bülent’in hikayesi...
Emin Bülent 1886 yılında dünyaya soylu bir ailenin çocuğu
olarak dünyaya geldi. Malumunuz orta öğrenimini Mekteb-i Sultani’de yaptı. Ali
Sami Yen ve Asım Tevfik Sonumut ile birlikte Galatasaray klübünün kurulması
için çalıştı. Etraflarında topladıkları futbolla ilgili arkadaşıyla klübü
kurdular.
Emin Bülent oldukça yapılı fakat buna rağmen çok süratli bir
futbolcuydu. O dönemde revaşta olan sistem 3-3-4 idi. Emin Bülent de ileri
dörtlünün sol tarafında oynuyordu. “Emin’in
o çayırdan havalanacak bir uçuş başlangıcı gibi süzülerek koşmaları, görenlerin
kolay unutacakları şey midir?” diye
tasvir ediyor ünlü tarihçi Ruşen Eşref Ünaydın. 1909 senesinde Fenerbahçe’ye
karşı oynanan ve 2-0 Galatasaray’ın galibiyetiyle sona eren maçta iki golü de
Emin Bülent kaydetmiştir. Böylece ezeli rekabette ilk golü atan isimdir.
7-0’lık Fenerbahçe maçında da Kadıköy’e gelmeyi başaran 7 futbolcumuzdan
birisidir ve bu maçta forma giyme şansına nail olmuştur. Hatırlayacaksınız
kalecimiz Ahmet Robenson bu maça yetişememiş, kaleye aslında mevkisi orta saha
olan Ali Sami Yen geçmişti.
Emin Bülent, sahaya tüm benliğiyle, ruhuyla çıkan bir futbolcuydu. O zamanlar Rumların kurmuş olduğu ve daha eski bir takım olan Kadıköy takımına karşı alınan farklı mağlubiyetten sonra bir sene bu maçı unutamamış ve kendisine yedirememişti. Bir sene sonra tekrar Kadıköy maçı geldi çattı. Cengaver Emin Bülent için intikam vakti gelmişti. İşte böyle bir atmosferde, böyle bir ruh haliyle maçtan önce Kadıköy sağ beki Aleko'nun yanın gidip "Ulan Aleko! Ben buraya mezarımı kazıp da geldim, sen de öyle yaptıysan çık karşıma!" diyebilecek kadar ruhuyla oynayan bir Galatasaray'lıdır Emin Bülent.
Galatasaray'ın ilk kaptanı Nikolof'tur. Nikolof'tan sonraki ilk Türk kaptan da Emin Bülent'tir. Yani iki numaralı kurucumuz Emin Bülent aynı zamanda ilk yerli kaptanımızdır. Kaptanlığı da 1912 Balkan Savaşlarına gönüllü gidene kadar sürdürmüştür. Emin Bülent gönüllü olarak savaşa gidebilecek kadar vatansever ve bu savaşa kendi atıyla katılacak kadar kalender bir adamdı.
Emin Bülent, sahaya tüm benliğiyle, ruhuyla çıkan bir futbolcuydu. O zamanlar Rumların kurmuş olduğu ve daha eski bir takım olan Kadıköy takımına karşı alınan farklı mağlubiyetten sonra bir sene bu maçı unutamamış ve kendisine yedirememişti. Bir sene sonra tekrar Kadıköy maçı geldi çattı. Cengaver Emin Bülent için intikam vakti gelmişti. İşte böyle bir atmosferde, böyle bir ruh haliyle maçtan önce Kadıköy sağ beki Aleko'nun yanın gidip "Ulan Aleko! Ben buraya mezarımı kazıp da geldim, sen de öyle yaptıysan çık karşıma!" diyebilecek kadar ruhuyla oynayan bir Galatasaray'lıdır Emin Bülent.
Galatasaray'ın ilk kaptanı Nikolof'tur. Nikolof'tan sonraki ilk Türk kaptan da Emin Bülent'tir. Yani iki numaralı kurucumuz Emin Bülent aynı zamanda ilk yerli kaptanımızdır. Kaptanlığı da 1912 Balkan Savaşlarına gönüllü gidene kadar sürdürmüştür. Emin Bülent gönüllü olarak savaşa gidebilecek kadar vatansever ve bu savaşa kendi atıyla katılacak kadar kalender bir adamdı.
En önemli eserleri “Kin” ve “Dev Şarkısı”dır. “Kin” adlı
eserini Viktor Hugo’nun Rum isyanının bastırılmasına tepki olarak yazdığı “Mavi
Gözlü Yunan Çocuğu” adlı eserine karşı yazmış ve o dönemde çok ses getirmişti.
Mustafa Kemal Atatürk de bu eseri çok beğenirdi. 1932 yılında bir davete
sevdiği edebiyatçılardan olan Emin Bülent’i de çağırıp, bir dolu övgülü söz
söyledikten sonra “Kin” adlı şiiri okumasını istemiş ve Emin Bülent’te bizzat
kendi sesinden bu şiiri Atatürk’e okumuştur. Bunun üzerine Gazi Mustafa Kemal
bu şiirin
“Garbın cebin’i zalimi
affetmedim seni,
Türküm ve düşmanım
sana kalsam da bir kişi”
mısralarını Çanakkale’de cephede yüksek sesle defalarca
okuduğunu Emin Bülent’e söylemiştir.
Bundan bir sene sonra Galatasaray büyük bir ayrılık yaşadı.
Yusuf Ziya Öniş, Eşref Şefik gibi isimlerin başını çektiği bir grup
Galatasaray’dan ayrılıp Ateş-Güneş takımını kurdular. Ayrılığın sebebi o
dönemde takımın kötü idare edilmesi, hatta 1931 yılında İstanbul Ligi’ne klübün
katılamaması gibi sebeplerdi. O senelerde talebelerin klüp takımlarında
oynaması yasaklanmış ve bu da futbolcu kaynağı lise olan Galatasaray’ı çok
etkilemişti. Yusuf Ziya ve Eşref Şefik takıma dışarıdan oyuncu kabul edilmesi,
profesyonelleşilmesi gerektiğini savunuyor; o dönemki yöneticiler ise buna
karşı çıkıyordu. Aynı zamanda Cumhuriyet Gazetesi yazarı olan Eşref Şefik,
köşesindde Galatasaray yönetimini adeta topa tutuyordu. Eşref ve Yusuf lisenin
1896 doğumlular devresindendiler. Takımın yönetici tayfası ise 1886
devresindendi. Eşref Şefik’in bu eleştirilerini üst dönemlerine saygısızlık
olarak yorumlayan o dönemki başkanımız Fethi İsfendiyaroğlu, 3 Şubat 1933’teki
kongrede Eşref’i klüpten ihraç etti. Bu ihraca tepkiler beklenenden büyük
oldu. Yeni kuşak arka arkaya istifa edip Yusuf Ziya önderliğinde yeni bir klüp
kurma girişimine başlamış, eskilerden bazıları ise Eşref Şefik’e nefsi müdafaa
hakkı bile tanınmadan alınan bu karara tepki olarak istifa etmişlerdi. Emin
Bülent de klübün içinde bulunduğu bu ayrılık durumuna çok içerlemiş ve
Galatasaray’dan uzaklaşmıştı.
Emin Bülent Serdaroğlu aslında klübümüzün 3 nolu kurucu
üyesidir. İki numarada Asım Tevfik Sonumut vardır. Klübün kuruluş aşamasındaki
yazışmalarda daha ön planda olan Asım Tevfik’in adı iki numaraya yazılmış, Emin
Bülent’in adı da üç numaraya yazılmıştı. Daha sonra da bu konu hiç gündeme
gelmemişti, ta ki... Gelin bu konuyu Ali Sami Yen’in ağzından okuyalım: “Yıllar yeniden akıp gitti. Unutmayacağım
bir kara gübdü. Emin Bülent Göztepe’deki evinde son saatlerini yaşıyordu. Sayın
eşi beni karşılarken ‘Aman bu defa çok fena göreceksiniz... İçeriye girmeden
kendinizi alıştırın, yüzünüzden bir şey anlamasın...’ Aylardan beri ölüme karşı
yaptığı çetin mücadele zavallı Emin’in aslan gibi bünyesini bitik hale getirmiş
hem de ruhunu hırpalamıştı. Eliyle işaret ederek beni yanına çağırdı ‘Ali Sami’
dedi, ‘Şimdiye kadar içimde sakladığım bir duyguyu sana açıklayacağım: Benim
hakkımı yediniz. 2 numaralı Galatasaray’lı benim’
Ve gözlerinin feri bir
an için tekrar parlayarak:
‘Arkadaşlara söyle,
hakkımı vermezseniz ruhum hepinizden davacıdır’ sözünü ekledi.
Emin hayatının son
büyük hamlelerinden birini yapmıştı. Başı yana çevrildi, elleri yorganın üstüne
dermansız düştü. Ben şaşırmış kalmıştım.”
Ali Sami Bey bu isteği divan kuruluna iletti. Divan kurulu
da 2 numaralı üye olarak Asım Tevfik Sonumut ve Emin Bülent Serdaroğlu’nu
belirledi. Üç numarada kimsenin ismi yazmadı. Ve yıllar içerisinde büyüyerek
çoğalan Galatasaray taraftarları hala o üç numarayı doldurmaktadırlar...
Ellerine sağlık, rafların tozunu atarak tarihimizi göz önüne sermişsin. Bunu da hiç sıkıcı olmayan bir yazıyla başarmışsın, okurken sanki Sunay Akın heyecanla yakın tarihten güzel bir enstantane anlatıyor gibi hissettim. Devamını bekliyorum.
YanıtlaSilselamlar. izninizle birkaç şerh düşmek istiyorum.
YanıtlaSilöncelikle rum isyanı değil yunanistan isyanı ya da yunan isyanı.
roma imparatorluğu'nun bakiyesi olarak anadolu ve rumeli'de yaşayanlara "rum" denir, ancak mora yarımadası'nda yaşayanlara ionya'dan mülhem "yunan" denir.
ikincisi ateş-güneş meselesi bir nesil (1886 doğumlularla 1896 doğumlular) çatışması değil, siyasi bir davadır. güneş'i kuranların amacı galatasaray'ın kapanmasını sağlamaktı.
emin bülent'in küslüğü güneş olayından çok daha öncesine 1923-24'e tarihlenir. o zaman uzaklaşmıştır galatasaray'dan.
tam tersine güneşspor meselesi çıkınca arkadaşları onu haber vermeden bu konunun ele alınacağı bir toplantıya davet etmişler, emin bülent bu toplantının amacının galatasaray olduğunu öğrenince ayrılmak istemiş, ancak sonradan konuşmamak kaydıyla toplantıyı izlemeye karar vermiştir.
toplantının sonunda konuşmama yeminini bozarak konuşmuş ve dönemin ibrahim peygamber devri gibi bir kurban verme dönemi olduğunu söyleyerek güneşspor'a karşı galatasaray için galatasaraylıların kendilerini "kurban" etmesini dile getirmiştir.
bugün biz galatasaraylıların onun galatasaraylılığını anlayacak seviyede olmadığını düşünüyorum.
İlginiz ve katkınız için çok teşekkür ederim Melih Bey.
SilTarihini bilmeyen bir millet,geleceğini göremez.teşekkürler
YanıtlaSil