Efsaneler | “Sultani’yi yıkmak için önce beni yıkmak lazımdır!” Tevfik Fikret

Efsaneleri andığımız köşemizin bu haftaki konuğu; Galatasaray'ımızın kongrelerinin yapıldığı odanın isim babası, Mekteb-i Sultani’nin efsane müdürü, usta şair ve büyük edebiyatçı, Türk edebiyatında ilk çocuk şiirinin yazarı, dürüstlüğü dillere destan insan, Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma döneminde fikirlerinden yararlandığı büyük düşünür Tevfik Fikret! Gelin hep birlikte bu büyük insanı, Galatasaray'ın önemli efsanesini yakından tanıyalım..

24 Aralık 1867 günü Osmanlı Devleti’nin İstanbul şehrinde, Kadırga semtinde doğdu. Asıl adı Mehmet Tevfik’tir. Babası Şehremâneti (İstanbul Belediyesi) meclis üyesi Hüseyin Efendi, annesi Refia Hanım’dır. Sıdıka adında bir de kızkardeşi vardır. Refia Hanım gittiği hac ziyaretinden dönüşte kolera salgınına yakalınıp hayatını kaybeder. Bunun üzerine Tevfik 12 yaşında yetim kalır. Babası Hüseyin efendi de meclis üyeliğine devam ederken padişah II.Abdulhamit’e jurnal edilip Hama’ya sürgüne gönderilir. Hüseyin Efendi’ye bir daha İstanbul’a dönmek kısmet olmaz. Bundan sonra Mehmet Tevfik’e büyük yengesi bakar.

Tevfik çok başarılı bir öğrencidir. Rusya’yla yapılan 93 harbi neticesinde balkanlardan bir sürü Müslüman, İstanbul’a göç eder. Bu göçmenler Tevfik’in okuluna yerleştirilirler, bunun üzerine Tevfik eğitimine Mekteb-i Sultani’de devam eder. Burada Recaizade Mahmut Ekrem ve Muallim Naci gibi değerli edebiyatçılarımızdan ders görme şansına erişir. Recaizade Mahmut Ekrem Şura-yı Devlet (Danıştay) üyeliği yapmış saygın bir insandır. İkinci meşrutiyet döneminde de Meclis-i Âyân üyeliği ve Maarif Nazır’lığı yapacaktır. Ayrıca Türk edebiyatında ilk realist roman kabul edilen Araba Sevdası’nın yazarıdır. Muallim Naci ise Abdulhamit döneminde uzun soluklu yayınlanmasına izin verilen tek gazete olan Tercüman-ı Hakikat’in edebiyat sayfasının yönetmenidir...

Mehmet Tevfik bu ortam içerisinde edebiyata olan yeteneğini belli eder. Hocalarının da ısrarıyla ilk şiiri Tercüman- Hakikat’te yayımlanır.

Tevfik, Mekteb-i Sulani’yi birincilikle bitirir. Hariciye Nazırlığı’nda katip olarak memurluğa başlar. Ancak çok yüksek maaş almasına rağmen çok az iş yapmaktadır. Bu durumdan rahatsız olup istifa eder. İstifa ederken birikmiş alacaklarını ödemek isterler, Tevfik bunu kabul etmez. Devlet yine de Tevfik’e yüklü bir ödeme yapar. Tevfik de bu parayı vakıflara bağışlar. İşte bu hareket Tevfik’in zaten bilinen dürüstlüğünü her yere yayar, efsane haline getirir.

Tevfik, Trabzon valisi olan dayısının kızıyla evlenir. Haluk adında bir de oğlu olur. Bir süre Trabzon’da inzivaya çekilir. Bu sırada bazı önemli şiir yarışmalarında da birincilikler kazanır. Mirsad ve Malumat dergilerinde şiirleri yayımlanır. Malumat dergisinde başyazarlık da yapar.

Mehmet Tevfik, 1892’de çok sevdiği Mekteb-i Sultani’ye öğretmen olarak atanır. Önce ilkokul üçüncü sınıfların Türkçe Öğretmenliğini yapar. Sonra aynı zamanda kendisinin de hocası olan Muallim Naci’nin vefat etmesiyle edebiyat öğretmenliğine başlar. Hükümetin memur maaşlarında haksız bir şekilde %10  kesinti yapmasına tepki olarak istifa eder ve bir kez daha inzivaya çekilir. Bu sefer adres Trabzon değil, Robert Kolej’in yanına yaptırmış olduğu konaktır.

Recaizade Ekrem, Tevfik’i Servet-i Fünun dergisinin sahibi Ahmet İhsan’la tanıştırır. Tevfik’in bu dergide yazmaya başlamasına ön ayak olur. Mehmet Tevfik, Ahmet İhsan’ı bu bilim dergisini edebiyat dergisine çevirmeye ikna eder. Dergi 256. sayısından itibaren edebiyat dergisi olarak yayımlanmaya başlar, Mehmet Tevfik de şiirlerini artık Tevfik Fikret ismiyle yazmaya başlamıştır...

Tevfik Fikret bu süre zarfında Abdulhamit’i eleştiren bir şiir yazar ve padişaha jurnal edilir. Evi basılır, aranır; fakat söz konusu şiir bulunamaz. Bunun üzerine Tevfik gözaltına alınmaz fakat yine de takip edilmeye başlanır. II. Meşrutiyet’in ilanına kadar şiir yazmaya ara verir. Meşrutiyetin ilanından sonra kendisine Maarif Nazırlığı (Milli Eğitim Bakanlığı) teklif edilir. Tevfik bu teklifi kabul etmez. Kendisinin yerine yine Mekteb-i Sultani mezunu olan Abdurrahman Şeref nazır olur. Abdurrahman Bey’in ricası üzerine Tevfik Mekteb-i Sultani müdürü olmayı kanul eder. Tevfik Fikret’in Mekteb-i Sultani müdürlüğü böylece başlamıştır (1909).

Mekteb-i Sultani binada çıkan yangın sebebiyle Beylerbeyi’ne taşnmıştır. Tevfik Fikret eski binanın onarılmasını hızlı bir şekilde tamamlar ve okulu tekrar Beyoğlu’ndaki yerine taşır. Bu sırada yeni yeni İstanbul Ligi’ne katılmaya başlayan Sultani mezunları ve öğrencilerinden kurulu Galatasaray Futbol Takımı’na yoğun ilgi gösterir ve imkanlar sağlar. Futbolcu gençler de bu imkanları boşa çıkartmaz ve İstanbul Ligi şampiyonluğunu sultaniye getirirler. Tevfik Fikret, klubün ilk onursal başkanı olur.

Şampiyon Galatasaray Takımı ve Sultani Müdürü Tevfik Fikret
31 Mart ayaklanması sırasında gericiler Mekteb-i Sultani’yi yıkıp yağmalamak üzere yola çıkarlar. Bunu haber alan Tevfik Fikret kendisini okulun kapısına zincirler. “Sultani’yi yıkmak için önce beni yıkmak lazımdır!” çığlığıyla inler Beyoğlu...

Tevfik Fikret 19 ağustor 1915’te hayatını kaybetmeden önce bir çok eser verir, birçok devlet adamına ilham olur. Şermin isimli ilk çocuk kitabını yazar. Rubab-ı Şikeste’de yer verdiği bir dörtlükte şöyle der:

Kimseden bir fayda ummam ben, dilenmem kol kanat,
Kendi boşluk, kendi gökkubbemde kendim gezginim.
Bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Cumhuriyet sizlerden fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller ister.” sözünün kaynağını anımsamış olalım böylece...

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0