Efsaneler | "Yamasını kendi pabucumdan kesmiştim." Ali Sami Yen..

“Amacımız İngilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme mâlik olmak, Türk olmayan takımları yenmektir.” Her Galatasaraylının ezbere bildiği bu cümleyle başladı hikayemiz. Ve aynı yüzyılın sonunda bir İngiliz takımını yenerek 'Türk olmayan takımları yenme'nin en üst mertebesindeki kupayı müzesine götürdü bu takım. Yazı dizimizin ilk gününde bu sözün sahibi, ve hikayemizin ilk kahramanı Ali Sami Yen’i anlatmak, hatırlatmak istiyorum. Böylece blogun yeni yazarı olarak bir 'merhaba' demiş oluyorum, aynı zamanda...

Ali Sami Bey, 1886 yılında Abdülhamit yönetimindeki Osmanlı İmparatorluğu'nun İstanbul şehrinde, Kandilli'de doğdu. Babası ünlü ve başarılı edebiyatçı, kaleme aldığı sözlükler, ansiklopediler hala kabul gören Şemsettin Sami'ydi. Başarılı bir öğrenci olan Ali Sami, herkesin bildiği gibi Mekteb-i Sultani'de eğitim görmekteydi. Son sınıfta okurken, bir edebiyat dersinde sıra arkadaşı Emin Bülent'e aklındaki futbol takımı kurma fikrini anlattığında senelerden 1323'ü aylardan da Ramazan ayını gösteriyordu takvimler. Miladi takvime göre ise 1905 yılının ekim ayı!

Peki Ali Sami’nin aklına nereden düşmüştü bu futbol takımı kurma fikri? Ali Sami Bey ilk olarak Kadıköy’de İngiliz öğrencilerin kendi aralarında, dikdörtgen bir çayır üstünde bir meşin yuvarlak peşinde koştuklarını gördü. İki takıma ayrılmışlardı ve çayırda 22 kişi vardı. Kimi zaman topu alan kişi rakip takımdakileri topu tekmeleyerek geçmeye çalışıyor, kimi zaman da paslaşarak ilerliyordu. Top çayır alanını dikdörtgenin uzun kenarından terk ederse oyun elle başlatılıyor, direklerin arkasından terk ederse ise ayakla başlatılıyordu. İşte bu korner atışları, faul atışlarındaki curcuna, herkesin birbirine üstünlük sağlayarak meşin yuvarlağa kafalarıyla vurmaya çalışması, en çok da top direklerin arasından geçtiğinde yaşanan coşku etkilemişti Ali Sami Bey’i. Bu oyunu kendisi de arkadaşlarıyla oynamalıydı; ama önce kuralların iyice öğrenilmesi gerekiyordu. Ayrıca Abdulhamit döneminde gençlerin toplu halde bir araya gelerek bir eylemde bulunması pek hoş karşılanmazdı. İşte bu düşünceleri bir süre beyninde tasarladıktan sonra o meşhur edebiyat dersinde sıra arkadaşı, yine babası kendi babası gibi edebiyatçı olan Emin Bülent’e açtı konuyu.

Bu oyuna meraklı gençler bir araya geldi, kurallar öğrenildi, okul müdürü Tevfik Fikret'e zar zor bir top aldırıldı, ve ilk maç Saint Joseph ile ayarlandı. Ama hala önemli bir eksik vardı: Forma! Takımın renkleri ne olacaktı ve forma için para nasıl sağlanacaktı? İlk başta bayrağımızın renkleri olan kırmızı-beyaz renkler düşünülmüş ve kullanılmış. Ancak dönemin kuşkucu yönetimi futbolcuları takip altına almışlar. Bunun üzerine renkleri değiştirme fikri ortaya atılmış. Dilerseniz Sarı – Kırmızı renklerin nasıl seçildiğini Ali Sami Yen’in kendi ağzından okuyalım: “Birçok yerleri dolaştıktan sonra, nihayet Bahçekapı’daki Şişman Yanko’nun dükkanına gidilerek orada zarif iki yünlü kumaşa tesadüf ettik. Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de , içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı. Tezgahtar, mahirane bir el hareketi ile kumaşların dalgalarını birleştirdi. Bir saka kuşunun başı ile kanadının yarattığı renk güzelliğine benzer bir parlaklık hasıl oldu. Ateşin içindeki renk oyunlarını görür gibi olmuştuk. Sarı-kırmızı alevinin takımımız üstünde parıldamasını tasavvur ediyor ve bizi derhal galibiyetten galibiyete götüreceğini tahayyül ediyorduk. Nitekim de öyle oldu.” 


Saint Joseph ile oynanan maç 2-0 galibiyetle sonuçlandı ve takımın ismine bu maçtan sonra karar verildi. O güne kadar Zafer, Cesaret gibi isimler ortaya atılmış fakat bir uzlaşma sağlanamamıştı. Fakat bu maçta Ali Sami ve arkadaşları, seyircilerin kendi aralarında galip takımın oyuncularından “Galata Sarayı Efendileri” diye söz ettiklerini duydular. Bunun üzerine Galatasaray ismi benimsendi.

Ali Sami Bey 11 kişilik takımda orta sahada oynuyordu. Oldukça süratli ve topla iyi hareket edebilen bir oyuncuydu. Kalede beden eğitimi öğretmenleri Ahmet Robenson ve forvette de sıra arkadaşı Emin Bülent’le takımın iskeletini oluşturuyordu. Şubat 1911 yılında 7-0’lık Fenerbahçe maçında kaleci Ahmet Robenson’un karşıya geçememesi sebebiyle zaten 7 kişi olan takımın kalesine Ali Sami geçmiştir. Böylece kariyerinde bir maç da kalecilik vardır Ali Sami Yen’in.

Peki ya başkanlık? Ali Sami Yen 1905-1918 yılları arasında aralıksız 13 sene klübün başkanlığını da yapmıştır. Ayrıca 1925 yılında da bir sene olmak üzere başkanlık görevini tekrar yürütmüştür. Başkan seçilmesini topun bakımını üstlenmesine bağlayacak kadar da mütevazidir. Sunay Akın’ın Bir Çift Ayakkabı kitabında şu cümleler geçer: “Topumuza evladım gibi bakardım. Zaten varımız yoğumuz o toptu. Mektebe gelirken, domuz sokağından geçer, domuz yağı alırdım. Topu onunla yağlar, şişirirdim. Yamasını yeni pabucumdan kesmiştim. Bunu gören arkadaşlar, bana hepimizden fazla paye vermişlerdi.” 

Ali Sami Yen'in bir de evliliği vardır. Fahriye Hanım'la dünya evine girmiştir. Ancak hiç çocuğu yoktur. Birgün çocuk isteyen Fahriye Hanım'a şu cevabı vermiştir: "Ne yapacaksın başka çocuğu? Baksana bütün Galatasaray'lılar senin çocukların zaten." Ali Sami Bey'e nasip olmamıştır çocuklarının Avrupa'nın zirvesine yerleştiğini görmek; ancak değerli eşi Fahriye Hanım bu günleri canlı gözlerle görebilmiştir. Hayatının en mutlu günleri olduğunu ifade etmiştir. Fahriye Hanım da 6 Ekim 2002'de aramızdan ayrılmıştır.

Ali Sami Bey ilk milli maçımız olan 1923 yılındaki Romanya – Türkiye maçında da milli takımımızın teknik direktörlüğünü yapmıştır. Böylece ilk milli takım teknik direktörümüz de olmuştur.

Sadece futbol değil; tenis ve motor sporlarının da Türkiye’de oynanmasına ön ayak olmuştur Ali Sami Yen. Ayrıca bazı kaynaklarda ilk resmi hakemimiz olduğuna dair de bilgiler vardır. Sözün özü Ali Sami Yen başta futbol olmak üzere Türk sporunun en önemli isimlerinden, simgelerinden, kahramanlarından biridir. Bir Galatasaray efsanesidir ve Galatasaray ismi var olduğu sürece daima öyle kalacaktır.

Işıklar içinde uyu Ali Sami Yen, sonsuza kadar yaşayacaksın!

Ali Sami Yen'in Mekteb-i Sultani'den Mezuniyetini Gösteren Diploma

1 yorum:

  1. Başlanması gereken yerden başlamışsın,eline sağlık.devamını merakla bekliyoruz.

    YanıtlaSil

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0