ST Süper Lig Panorama - 5. Hafta

Merhaba gençler! Beşinci haftanın sonuna geldik ve en yakın rakibe dört puan fark attık. Tabi ki bu çok rahatlıkla aşılabilecek bir fark, 5 hafta sonucunda oluşabilecek her türlü sonuç, ondan sonraki beş haftada hiç olmamış gibi değişebilir. Ama gene de, güzel iyi bir takıma sahip olup totem denemelerine fazla gereksinim duymadan, çay yudumlayarak futbola iyiden iyiye benzemeye başlayan bir şeyleri izlemek, bu his. Yeni “çocuk”ların yıldız ve hatta milli oluşuna şahit olmak. Öz kaynaklardan da ithal oyunculardan da aynı verimi alabilmek. Yetkililere müteşekkiriz..

ROTASYON

Manchester’dan beraberlik bile koparamadık aslında ama mücadelemizle parmak ısırttık ve haliyle biraz ‘yorulduk’. Bu nedenle böyle bir devle karşılaştıktan sonra tekrar kendi ligimize dönünce zorluk çekip çekmeyeceğimiz herkes için merak konusu oldu. Hatta hala daha merak ediliyor, iki kulvarı birlikte nasıl ve nereye kadar yürüteceği Galatasaray’ın.. İlk iki Şampiyonlar Ligi maçı arasındaki Süper Lig sınavından, haftanın geniş kadrosu ve rakibin de ligin kalburüstü takımlarından olmaması sayesinde alnımızın akıyla çıktık, üstelik ilk 11de düşünülmediği düşünülen futbolcular da kendilerini gösterme fırsatı buldular... Güzel pas organizasyonları, pres ve ofansif mentalite ile hızla sonuca gidip, sonra aktif dinlendik. E daha ne olsun?

BU SIRADA KADIKÖY’DE

Fenerbahçe ile Trabzonspor ismen haftanın maçını oynadılar, yenişememe mücadeleleri zevkli idi. Saraçoğlu beraberlik görmeye haddinden çok alışmadı mı? Ezeli rakibimizin bir an önce, tercihen bizim maçımızdan sonra, galibiyetlerle coşmasını isteriz. Öyle bakmayın, en güzel zaferler güçlü rakiplere karşı alınanlardır. En büyük spor efsanelerinin başarılarını bile rakiplerinin kötülüğü üzerinden eleştirebilen bir coğrafyada yaşıyoruz. Burası Mezopotamya!

EFSANE DEMİŞKEN
Haftanın fotoğrafı okyanus ötesinden taze geldi. Roger Federer abimiz, Brezilya forması içerisinde her türlü ligde lider olacak kadar süper gözüküyor. Futbol topu ayağına raketin eline yakıştığı kadar yakışıyor İsviçrelinin. Nadal’dan İspanya formasıyla bi kontra atak bekliyoruz.

 ÖZRÜ KABAHATİNDEN DE BETER

“En zayıf halka” Kasımpaşaspor (eski) teknik direktörü Metin Diyadin imiş meğer. Haftanın kovulanı o oldu. İyi bir başlangıç yapıp ikinci sırada kendine yer edinen kulübün, çalıştırıcısından memnun olduğunu düşünüyor insan ama, durum öyle değilmiş anlaşılan. Gerekçe alınan bu hafta Sivasspor’a karşı alınan yenilgi değilmiş. Resmi sitenin belirttiğine göre, ‘görülen lüzum’ imiş. Daha detaylı bir açıklamada yine bu ayrılığın, sonuçlarla ilgili bir durum olmadığı vurgulanıyor ve ligin uzun olduğu, geleceği düşünmenin gerekliliği anlatılıyor. Gelecekten kasıt neydi ya da lig başlamadan önce neden düşünülmedi, muamma.

ŞU KAYA GİBİ ÇOCUK KAÇ PARA?
Efendim, bu İngilizler meğer gidip de stadında oynamadan göremezlermiş hiç futbolcularımızı. ‘’Yetenek Çin’de de olsa gidip bulun.’’ emriyle çalışan scout ekipleri, burunlarının dibindeki ülkenin ‘Dünya derbisi’ Galatasaray-Fenerbahçe’yi izlememişler hiç... O nedenle ne Fernando Muslera, ne de Semih Kaya... İkisinden de haberdar değillermiş. Bir ölçüde doğru, Şampiyonlar Ligi tüm gözlerin çevrildiği bir şampiyona ve atıyorum Arda Turan’ı da Atletico Madrid hamamda görüp beğenmedi neticede? Ama tabi Ali Dürüst’ün de yalanlamalarından anladığımız kadarıyla “Şu sarı defans oyuncusu kaç para başkan?” gibi sorular, ilk önce bizim basın mensuplarının aklına geldi. Zikirlerini böyle eden fikirleri neydi; meraktayız, haftanın spekülasyonunu onlar yaptılar zira. 

Xler Yler...

"Kadınlar futboldan erkekler kadar anlar mı? Ben 20 senemi boşuna mı bu işe verdim?’’ Ümit Özat’ın yakarışı bu. Bir açıdan haklı. Birinin yirmi sene emek harcadığı bir mesleğin dışından ahkam kesen insanlar, söz konusu meslek en basit gözükeninden de olsa, rahatsızlık verebilir. Onda da alaylı-okullu tartışmasına girilir, bir görüş bildirmekle ahkam kesmenin arasındaki farklar konuşulur ya, neyse...

Öte yandan, hani anlatmama gerek bile yoktur umarım bu cümlesinde inat ettiği ve diretişi uğruna stüdyoyu terk ettiği garipliğin ne olduğunu: Tüm erkekler antrenman yöntemlerini bilmez, bazı kadınlar da Ümit’in hayatta vakıf olamayacağı kadar teknik-taktik-kural biliyordur, neticede kadın futbol takımları da oldukça yaygın. Ne yazık ki kadınların bazı şeyleri öğrenmeye vakıf olamayacağından ‘adam’lar çok emin. Hani şu çoğunluğu somonla pembenin, pembeyle fuşyanın, fuşyayla morun farkını anlayamayan insanlar var ya, onlar yüzyıllardır neyi bilebileceğimizi neyi bilemeyeceğimizi bize söylemekten çekinmiyor. İran’da bazı üniversite bölümleri kadınlara kapanabiliyor, herhalde bu nedenle? Kahkahalarıyla ünlü bir televizyon programcımız topuklu ayakkabı giydiği an ofsaytı anlama kabiliyeti bitiyormuşcasına konuşuyor, neredeyse gururla.

Haftanın skandalına özellikle geniş yer ayırdım. Çünkü bu blogda yazar olmamın nedeni bu. İçimdeki feministle içimdeki Galatasaraylı’nın ortak yazıları bunlar. Ve açıkçası hiçbir zaman anlayamayacağım bir şey varsa, o da futbol değil; yalnızca erkeğin kendini üstün görüşünün tarih boyunca nasıl geliştiği ve nasıl bu kadar kanıksandığı. Demokrasinin en iyi örneklerinden kabul edilen Antik Yunan’da bile kadınların nasıl da hor görüldüğü... Bir de Olasılık ve İstatistik galiba...

Kendinize iyi bakın, tuttuğunuz takım her daim galip olsun.