Manuchar Markoishvili resmen Galatasaray Medical Park'ta..

Galatasaray Medical Park yaklaşık 1 haftadır beklenen son transfer hamlesini Gürcü basketbolcu Manuchar Markoishvili'yi kadrosuna katarak yaptı. İtalya'nın Mapooru Cantu takımında forma giymekte olan oyuncunun kulübüyle ve kendisiyle anlaşan takımımız böylece Hawkins'in yokluğundan doğan 3 numaradaki boşluğu doldurmaya yönelik müdahelesini de yapmış oldu. 26 yaşındaki oyuncu için kulübüne 500 bin euro buy-out ödenirken kendisiyle 1.5 yıllık sözleşme imzalandı.

Manuchar Markoishvili, 17 Kasım 1986 tarihinde Gürcistan'ın Tiblis kentinde dünyaya geldi. Babası ve abisi de profesyonel basketbolcu olan Manu basketbola çok genç yaşlarda adım attı. Liseyi bitirdikten sonra henüz 15 yaşındayken ilk sözleşmesini ülkesinin takımlarından BC Batumi'yle imzaladı. Buradaki tek sezonunda çok genç yaşta olmasına rağmen abilerinin arasında gayet iyi bir performans gösterdi ve 15 maçta 14.7 sayı - 2.2 ribaund ortalamaları yakaladı. Bu performansı ödülsüz kalmadı ve o zamanlarda İtalyan Basketbolunun devlerinden olan Benetton Treviso'ya transfer oldu. Henüz 16 yaşındayken Euroleague arenasına adımını atarken forma şansı bulmayı da başardı. Tabi genç yaşında vaad ettiği potansiyele rağmen öylesine üst düzey bir takımda olduğu için aldığı süreler kısıtlı olurken ilk sezonunda ligde ve Euroleague'de çıktığı toplam 41 maçta 3.2 sayı- 1 ribaund ortalamasıyla oynadı. Sonraki sezona da İtalyan temsilcisinde başlayıp ilk yılına benzer bir grafik çizmekte olan Markoishvili sezon ortasında Alman temsilcisi Mitteldeutscher BC'ye kiralandı. Burada verimli bir dönem geçirirken takımıyla birlikte FIBA Europe Cup Men'i kazandı. Ligde çıktığı 13 maçta 7.9 sayı ortalamasıyla oynarken aynı zamanda maç başına 2.1 ribaund çekip, 2.4 asist üretti. 

2004-05 sezonun başına gelindiğinde artık daha düzenli oynayıp kendini geliştirebileceği bir takımda oynamak isteyen Gürcü oyuncu Sloven ekibi Olimpija Ljubljana'ya imza attı. Burada toplam 3 sezon geçiren Manu ilk 2 sezonunda Sloven Ligi şampiyonluğu yaşadı. Bir taraftan Adriyatik liginde de forma giyerken Euroleague'de ciddi süreler aldı. İlk sezonu istatistiksel anlamda biraz daha sönük geçerken ikinci sezonunda Adriyatik Ligi'nde forma giydiği 25 maçta 7.8 sayı - 2.4 ribaund, Euroleague'de ise 5 maçta 8.6 sayı - 2.2 ribaund ortalamaları yakaladı. Slovenyadaki son sezonunda ise dakikaları biraz daha artarken istatistik ortalamaları da doğru orantılı olarak yükseldi. Adriyatik Ligi'ndeki maçlarda 10.9 sayı- 3.4 ribaund- 1.8 asist, Euroleague'de de 10.6 sayı- 2.9 ribaund- 1.4 asist ortalamalarıyla oynadı. Olimpija'da 2005 ve 2006 yıllarında Sloven Kupası'nı kaldırma başarısı  gösterirken 2007 Adriyatik Ligi All-Star'ına da seçildi. 3 senelik maceranın ardından Ukrayna temsilcisi Kyiv'le anlaşan Markoishvili burada 2 sezon geçirirken aynı zamanda o dönemki adıyla ULEB Cup'ta mücadele etti. Öte taraftan Ukrayna Ligi'nde de oynarken ilk sezonu olan 2007-08'de adının karşısına 11.6 sayı - 2.5 ribaund ortalamalarını yazdırırken ULEB Cup'ta ise 11.4 sayı - 2.9 ribaund istatistiklerini yakaladı. İkinci sezonundaysa sadece yerel ligde oynadı ve 35 maçta 12.5 sayı - 3.2 ribaund - 2.7 asist ortalamalarını tutturdu.

2009-10 sezonun başında Avrupa'da kariyerine başladığı ülke olan İtalya'ya dönen ve Cantu'yla sözleşme imzalayan Manu son dönemde kendine yaptığı ismi hakedeceği performansları burada gösterdi. İlk sezonunda sadece İtalya Ligi'nde forma giyerken takımıyla birlikte play-off yarı finali oynadılar ancak burada son yıllarda ligi domine etmekte olan Siena'ya takıldılar. Bireysel anlamda 12.1 sayı - 3.2 ribaund - 1.8 asist ortalamaları tutturdu. İkinci sezonunda aldığı sürenin düşmesine bağlı olarak ligde 9.8 sayı - 2.4 ribaundla oynarken Eurocup'ta ise 9.3 sayı - 3.3 ribaund ile takımına katkı verdi. Üçüncü sezonu olan geçen sezonda ise Euroleague'e geri dönerken sezonun etkileyici takımlarından Cantu'yla Top 16 yaparlarken 9.1 sayı - 2.7 ribaund ortalamalarını yakaladı. Ligde ise 10.7 sayı - 3.2 ribaund ile oynadı. 2012-13 sezonun şu ana kadarki bölümünü de İtalyan temsilcisinde geçirirken bu yıl dakikalarının ve takımdaki sorumluluğunun arttığını gördük. Kendi evlerindeki Euroleague ön elemelerini geçip grup aşamalarında elendiler. Bu süreçte 12.6 sayı - 2.5 ribaund ortalamalarını tuttururken takımının gruptan çıkma iddiasını korumaya çalıştığı son 3 maçlık bölümde 19.6 sayı - 4.3 ribaund ortalamalarıyla sorumluluk aldı, ancak bu takımı için yeterli olmadı. Geçen sezon Zalgiris deplasmanında oynadıkları Euroleague maçında attığı 32 sayıyla bu alanda kariyerindeki rekoru da geliştiren Markoishvili, Gürcistan milli takımıyla yazın oynadığı Eurobasket 2013 Elemeleri'nde de etkileyici bir performans sergilerken 18 sayı - 4 ribaund - 3.1 asist gibi etkileyici istatistikler yakaladı. Ayrıca Eurobasket 2011'de turnuvayı Türkiye'yle aynı derecede (11.) kapayan takımın 11.9 sayı - 3.5 ribaund - 2.5 asist ortalamalarıyla önemli parçalarından biri oldu.

'DELİKANLI' BASKETBOLCU
Manucher Markoishvili'nin kariyerini bu şekilde anlatmak mümkün. İlk Euroleague deneyiminin üstünden 10 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen kendi yetenek ve potansiyeli ölçüsünde performansları yeni yeni vermeye başladığını görüyoruz. Tabi burada gereğinden erken bir yaşta ondan yüksek beklentiler içine girilmesi ve kariyerinde yaptığı bazı tercihler (3 yıl Slovenya+2 yıl Ukrayna) onu yavaşlatmış da olabilir ancak özellikle bu sezon Cantu'da gösterdiği performansla birlikte Avrupa'nın trendi yükselen oyuncularından biri olmayı başardı. Kariyerinin böyle bir anında bize gelmiş olması da avantaj. Manu'nun aynı zamanda NBA'de 2007 Draftlarına katıldığını ancak seçilemediğini de belirtelim.

Markoishvili, 1.97 boyunda, 2-3 numara mevkilerinde oynayan bir isim. Pozisyonunu tam olarak 2 ya da 3 diye idealize etmek çok kolay değil ama Ergin Ataman'ın bu tarzda swingmanleri kullanmayı sevdiğini de biliyoruz. Gürcü oyuncuyla ilgili en önemli anekdotlardan biri mücadeleci ve hırslı yapısının yanında; savunmada agresif, hücumda ise sorumluluk almaktan kaçmayan karakterde olması. Belki  çok üst düzeyde yeteneklere sahip olmayabilir, ama sahaya yüreğini koymakta ve takımın ona ihtiyacı olduğu anda öne çıkmakta tereddüt etmeyen bir oyuncu olması onu başlığımıza ithafen 'Delikanlı Basketbolcu' yapan etken. Bu açıdan takım kimyamıza yapacağı pozitif etkinin yanında taraftarımız tarafından da kısa sürede sevilecektir. Tıpkı vatandaşı olan ve bir süre formamızı giyen Zaza Pachulia gibi.

Sahaiçi özelliklerine gelirsek; Markoishvili'nin hücumda daha çok şutu üzerinden oynayan bir isim olduğunu söyleyebiliriz. Burada sadece ona hazırlanmış pozisyonları bitirme anlamında değil, kendi şutunu yaratma konusunda da becerileri olduğunu belirtmek lazım. Ancak aynı ölçüde pasör değil. Belki belli hücum setlerinde statik olarak doğru anda doğru pası verecek zekaya sahip ancak deliciliği üzerinden çok asist üreten bir isim değil. Kariyerindeki asist ortalamaları da bunun bir göstergesi. Tabi Cantu gibi bir düzen takımından şimdi bireysel anlamda doğaçlama yaratıcılığa da ihtiyaç duyan bizim takımımıza geçmiş olmasından ötürü saha içinde belli oranda onun birebirine de ihtiyaç duyabiliriz. Ama bunu minimize etmek lazım, zira çok yaratıcı bir oyuncu değil. İşin savunma tarafında da oldukça sert ve agresif bir yapıda olan Manu, fiziksel mücadeleden asla kaçmayarak oyunun iki yanında da oldukça aktif bir görüntü çiziyor. Bizim takımımızın pek çok zamanlarda savunmadaki sertliğinden güç alan karakterine de bu açıdan uyacaktır.

DOĞRU ZAMANDA, DOĞRU TRANSFER..
Takım içinde alacağı role gelirsek, Hawkins'ten sonra gelmiş olmasına rağmen ona ne Hawkins beklentilerini yüklemek ne de Hawkins'in rolünü vermek doğru değil. Bu anlamda eski oyun planımızda topa yön veren iki temel oyuncu varken (Arroyo-Hawkins) şimdi bu isim 1'e düşüyor. Çünkü Markoishvili topu yönlendiren bir isimden ziyade iyi bir bitirici konumunda. Burada hücumumuzda özellikle üst düzey maçlarda tempoyu  düşürüp işi birebirlere bırakma anlayışından  biraz daha hızlı top çevirip ikili oyunları da daha çok kullanarak Markoishvili'nin bitirici yönünü ön plana çıkarmaya çalışan tarza geçiş yapabiliriz. Eğer öyle olursa Gordon'ın o ölümcül penetreleri de daha aktif halde kullanılabilir. Tabi bu durumda kenardan gelecek Ender- Engin gibi isimlerin Arroyo'yu yedekleyebilmesi daha büyük bir önem kazanıyor, zira dediğimiz gibi hücumda topa yön veren oyuncu sayımız 1 eksildi. Savunmada ise çok fazla üzerinde düşünülecek birşey yok. Manu iyi bir savunmacıdır ve onun adamından çok ekstra eşleşme dezavantajları olmadığı sürece bir sıkıntı yaşamayız. Ancak tekrardan belirtelim ki Markoishvili bir Hawkins değil. Yani Hawkins'in zaman zaman normalin bayağı bir dışına çıkan performanslarını yeni transferimizden beklemeyelim. Ama takım içindeki belli düzenlemelerle Manu'dan da önemli katkılar alabiliriz.

Toparlamak gerekirse, Manuchar Markoishvili transferi sezon ortasında bulunduğumuz ve transferin Salı günü sonlandığı gerçeğine bakılırsa bu şartlar altında iyi transfer. Şahsi görüşüm Hawkins'in boşluğunu doldurma anlamında tarz olarak daha uygun yapıda olan Blake Schilb transferinin daha mantıklı olacağı yönündeydi, ancak Ergin Ataman bu noktada Markoishvili'yi tercih etti. Burada yukarıda saydığımız düzenlemelere benzer şekilde kendi kafasında mutlaka birşeyler tasarlayacaktır. Çünkü Manu'nun tarzı gereği oyun planlarında değişikliklere gitmek gerekecek. Bunların ne olacağını da önümüzdeki maçlarda göreceğiz. Ama şimdilik sezonun bu noktasında derin bir 3 numara yarasına sahip olmuşken Markoishvili'nin ona en iyi gelebilecek merhemlerden biri olduğunu söylememiz de mümkün. Hayırlı olsun...

FCN Blog olarak Manuchar Markoishvili'ye tekrardan hoşgeldin diyor, sezon bitiminde kupaları birlikte kaldırmayı diliyoruz!

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0