12 Sene Önce, Bugün: Galatasaray 3-2 Real Madrid

Tarihler 3 Nisan 2001'i gösteriyordu. Şampiyonlar ligi kurulduğundan beri en çok katılmaya hak kazanan iki takımdan biri olan Galatasaray nihayet Türkiye'ye bir gurur, bir ilk daha yaşatıyordu: Şampiyonlar ligi çeyrek finali. Rakip Real Madrid'di. Yaptığı flaş transferlerle Los Galacticos ünvanını almış, dünyanın açık ara en iyi takımı olarak görülen, yenilmez armada Real Madrid. Ama onların karşısında da tüm dünyanın gıpta ile baktığı, ve yenilmez armadayı henüz 7 ay önce Süper Kupa finalinde bozguna uğratmış dünya kulüpler sıralamasında 1 numaraya yükselmiş Galatasaray vardı...

Maç öncesi hepimiz Galatasaray'ın maçı kazanacağından emindik. İstanbul'dan onlara geçiş yoktu. Öyle bir takımdık işte. Gazeteler bile bir gün önce "Sırada Madrid var" "Real seni yine yeneriz" tarzı başlıklar atmış, atmosfer şimdikinden çok farklı yani...

Galatasarayımız maça kalede Kopenhag Panteri Taffarel, savunmada arka direk Capone, büyük kaptan Bülent, Popescu, efendi futbolcu Ergün, önlerinde Okan(sız), joker Ümit Davala ve dinamo Suat, serbest adam olarak büyük usta Hagi, yanında Hasan Şaş ve en ilerde Süper Mario Jardel ilk onbiriyle başlıyordu.

Real Madrid ise kalede genç Casillas, savunmada Michael Salgado, kaptan Hierro, Karanka, Roberto Carlos, ki bu maçta futbola lanet okuyacaktı, orta sahada Zidane'nin uzaylı olduğunu düşünürsek dünyanın en iyi futbolcusu Luis Figo, Helguera, Makalele ve McManaman, ileride de Morientes ve yaşayan efsane Raul....

Karşılaşmanın hakemi de Türklerin sevgilisi, uğurlu hakem Pierluigi Collina'ydı. Maçtan önce taraftarımız Collina'yı tribüne çağırıp üçlü çektirmeye çalışmış, fakat İtalyan hakem sadece el sallamakla karşılık vermişti.

Maç ortada başladı. Galatasaray mutlak galibiyet istiyor, Real Madrid ise 0-0 bize yeter düşüncesiyle oynuyordu (allah allah olaya bak!). Hagi henüz 3. dakikada Casillas'ın çıkmış olduğunu görüp orta yuvarlağın biraz önünden yaklaşık 45m mesafeden kaleyi yokluyor, topun az farkla auta çıkmasına da kahroluyordu. İlk yarım saat bu şekilde geçti. 33. dakikada sağ kanattan kazanılan serbest vuruşta Figo ortaladı ve Helguera'yla Madrid 1-0 öne geçti. İlk devrenin sonlarına doğru R.Carlos'un hızlı kullandığı taç atışında Raul topu Makalele'nin önüne indirdi, o da topu sağına çekerek düzgün bir vuruşla ilk yarının skorunu ilan etti: 2-0

İşte her şey bundan sonra başladı. Tribünlerde ve ekran başında taraftarlar ikiye bölündü. Bir kısmı (aklı selim olanlar) bu maç gitti artık diye düşünürken, bizim gibi deliler ise maç 90 dakika demekteydi. Neye dayanarak söylüyorduk bilmiyorum ama işte maç 90 dakikaydı ve Galatasaray bir kez daha göğsümüzü kabartacaktı.

Aynı esnada Galatasaray soyunma odasında da acaip şeyler oluyor, o güne kadar pısırıklığıyla suçlanan Lucescu futbolcuların karşısında adeta Bizans askeri görmüş Cüneyt Arkın gibi coşuyordu. Önce Jardel'e "Sen kendine yıldız mı diyorsun. Bu maça kimi koysam senin kadar oynar" diye çıkışıyor, üstünü çıkarıp "Ben oynamıyorum o zaman, kimi istersen oynat" diye mızmızlanan Jardel'i Hagi ve Kaptan Bülent ikna ediyordu. Hagi'nin "Jardel oynayacak" diye çıkışmasına da "Sen önce kendine bak. Kendini takımın lideri olarak görüyorsun ama bencillikten başka bir şey yapmıyorsun, biraz da takım için oynayacaksın" cevabını veriyordu. Lucescu'dan beklemediği bu cevap karşısında afallayan ve sinirlenen Hagi, bir köşede sakin sakin kramponunu bağlayan Hasan Şaş'ın ayağına "Çabuk bağla lan kramponunu" diye öyle bir tekme sallıyordu ki Hasan Şaş ikinci yarıda önüne çıkan her Real Madrid'liyi anasından doğduğuna pişman edeceğine oracıkta and içiyordu...

Ve ikinci yarı başlıyor. Lucescu Capone'yi çıkarıp Fatih Akyel'i, Suat'ı çıkarıp Bülent Akın'ı oyuna alıyordu. Takımı gören taraftar da son bir gaz vermek için sesini yükseltiyor ve bu gaz 2 dakikada soncucunu veriyor. Jardel'in sürükleyip Hasan'a verdiği pasta Makalele çareyi penaltı yaptırmakta buluyor ve bir Ümit Davala klasiği olarak Casillas'ı bir köşede topu diğer köşede görmemizle atak sonuçlanıyordu: 2-1

Bu golden sonra hem tribün hem ekran başındaki bizler coşuyoruz. Bizler coştukça Fatih Akyel, Roberto Carlos'la özel bir husumeti varmış gibi sağdan bindiriyor, Carlos'u İstanbul'a geldiğine, solbek oynadığına pişman ettiriyordu. Hagi'nin tam Carlos'la Fatih'in arasına attığı topa öyle bir hareketleniyordu ki tüm dünya Carlos'un topu rahat alacağını düşünürken Fatih topu Carlos'un üstünden aşırtıyor, Carlos daha ayağını yere indiremeden ortasını kesip Hasan Şaş'a ikinci golü attıroyordu. Bu Roberto Carlos da Türk oyunculardan yediği çalımları başka yerde hayatta yememiştir. Sırf bu gazla Fener'e kadar geldi adam.

Real Madrid'li futbolcular neye uğradığını şaşırıyor, bari 2-2'ye yatalım diye düşünüyorlar. Ama bu iş öyle kolay olmaz, karşında Galatasaray var... 

Carlos'un kanadını artık iyice İpek Yolu'na çeviren Fatih Akyel o kanattan bir kez daha kesiyor, altıpastan Jardel Casillas'ı çaresiz bırakıyordu. Bu golden sonra Casillas'ın direğe yaslanıp çaresiz bakışını bir çok programımız jenerik olarak yıllarca kullandı, hatırlayın.. Hatta maçtan sonra Casillas "Adam ayakla vurur gibi kafayla vuruyor, altıpastan nasıl çıkartayım" gibisinden açıklamalar da yapmış, ama Madrid taraftarını tatmin edememiştir. Bu golden sonra taraftar artık nasıl sevindiyse stadın muhtelif yerlerinde lambalar patlamış, stad hafif kararmış, Collina da maçı 5 dakikaya yakın durdurmuştur. Bu 5 dakika boyunca tribünlerin defalarca "Fatih Akyel" tezahüratını yapması, insanın verdiği kararların kendisini nerelere götürebileceğinin canlı kanıtıdır.

Karşılaşmanın tekrar başlamasıyla Galatasaray saldırmaya devam etmiş, Jardel'in kafasıyla bir gol daha bulmuş; lakin yardımcı ofsaytı çakmıştı. Bu golden sonra Okan'la da yüzde yüzlük bir pozisyonu değerlendiremedik. Kameralar futbolcuları ne zaman yakın çekim gösterse bizimkilerde "Bir tane daha atacaz" ifadesini görürken, Real Madrid'li futbolcuların hakeme "Bitir ulan kel!" işaretini yaptıklarını görmekteydik.

Maçın sonlarına doğru tribünlerden süper kupa maçına da istinaden "İşte böyle, her sene böyle, Real'e de böyle" tezahüratlarının yükselmesini de unutmamak gerekir. Vay bee... Ertesi gün yabancı gazetelerde "Kim durduracak bu Türkler'i" "Madrid erken sevindi, kimle oynadığını unuttu" gibisinden başlıklar göğsümüzü kabartmıştı. 

Haydi Galatasaray! Zamanında daha iyi bir Real Madrid'e karşı yaptın, yine yaparsın. Yine bize "İyi ki Galatasaray'lıyım" dedirt, yine bizi gururlandır, yine Allah'a bizi Galatasaray'lı yaptığı için şükredelim. Biz biliyoruz ki göğsümüzü yine kabartacaksın, haydi Aslanlar!!!

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0