ST Süper Lig Panorama - 33. Hafta

"Antep'te olanları duyunca, bir yere ateş düşmüş, 8 ölü, 60'tan fazla yaralı... Burada iyi oynadık 3 puan aldık demeye utanıyorum. Yazıklar olsun! Ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Biz böyle miydik? Neyin katliamı bu? Neyi paylaşamıyoruz? Bunu kınamakla geçiştirmiyorum, yazıklar olsun, yazıklar olsun! Futbol konuşalım yine ama içimden gelmiyor! Çok özür diliyorum yayıncı kuruluştan ama lütfen bana futbol sormayın, Allah rızası için futbol sormayın bana bu akşam."
Haftalar, aylar ve hatta yıllar önce bir Kasımpaşaspor galibiyeti arkasından Fatih Terim söylemişti bunları ve daha fazlasını. Sanırım hafızalarınızda belirmiştir o meşhur basın toplantısı. Ardımızda bıraktığımız hafta sonunda ise, öyle vahim olaylar vardı ki, derbi sönük kaldı, kalmalıydı. Derbi dediğimiz de, yine ve yeniden öyle olaylara sahne ve neden oldu ki, oynanan futboldan kimse bahsedemedi. Haftalarca şampiyonluk kutlama hayalimiz, ilk dönemeci atlatamadı ne yazık ki.

İNÖNÜ'DE SON MAÇ
İnönü Stadı pek çok anıya sahne olmuş bir mabed, sadece Beşiktaşlılar için değil üstelik. Dünya'nın en güzel manzaralı spor alanı da olabilir. Kartalların Köyiçi'nde toplanıp Dolmabahçe'ye yürüyüp takımlarına destek verişi, her zaman özendiğim bir ritüel olagelmiştir. Geçtiğimiz Cumartesi'yse, pek özenemedim. Hatta Taksim'den Beşiktaş'a gelirken Levent'e uğramak zorunda kaldım. Boğaziçi Köprüsü'nün üstünden bakarken, semtin tüttüğünü gördüm. Bir yangın varmışcasına, savaş çıkmışcasına.. Meğer orada bir otel açılırken, zenginler kendi aralarında eğlenirken, İnönü'de son maçı şenlik haline getirmeye çalışan ve tezahüratlarla takımlarını kutlayan taraftarlar, rahatsız etmiş. Dağılsınlar diye havaya kurşun atılmış, sanki havaya sıkılan kurşundan ölen olmuyormuş gibi. Ve çoluk çocuk dinlemeden biber gazı/bombaları... Yeni, küçük ve büyük mağduriyet hikayeleri. Şu gördüğünüz ufaklığı bir daha futbol maçına getirebilir misiniz?

MİLLİLER
Açıkçası sır değil, Galatasaray'da da Fenerbahçe'de de, sahayı er meydanıyla karıştıran yiğitlerin (!) olduğu. Yeri geldiğinde aynı takım için mücadele ettikleri adamlara, farklı formaları geçirince efelenen ve dahi düşmanca tavırlar sergileyenler, milli takımın neden bir süredir bir turnuvaya katılımcı olamadığını kanıtlar gibi. Volkan ve Emre'nin zaten adı çıktı 9'a, inmez 8'e... Hep iyi niyetiyle ve saflığıyla sevdiğimiz Sabri'nin de tırnaklarını pençe gibi kullanışı şaşırtıcıydı. Yıllar önce herkesin yine birbirine girdiği bir maçta kol kola girip olayları sakince izleyen Lincoln ve Roberto Carlos'un görüntüsü aklımda da... Onlara nasıl tepki vermiştik acaba, kutlamış mıydık bu dostane tavırlarını, takımlarını yeterince sevmemekle mi suçlamıştık? Şimdi boğaz sıkan'a da, pençe geçiren'e de, şortuna sığamayan'a da laf etmeye hakkımız var mı ki?

MUZ
Irkçılık bizde yoktur. Biz ten renginden dolayı ayırmayız insanları. Daha çok inancı, anasının babasının doğduğu yer, dedesinin dedesinin dedesinin düşman kavimde olması gibi rasyonel ayrımcılık sebeplerini kullanırız. Yani aramızda kesinlikle olamaz Türk ırkından olduğu için kendini herkesten üstün gören, kara kıllarla kaplanmış beyazımsı tenini övünç kaynağı bilen. Siz yanlış görmüşsünüzdür. Bir kere sahadaki adam zenci bile değildir, Muslera'dır. Sahada bulunan bir dolu insandan belki de en sevimlisi, tahrik edici bir harekette bulunmuştur, seyirciden biri de mide rahatsızlığı nedeniyle yanında getirdiği muzu Nando'nun görebileceği bir şekilde tutarak tepki göstermiştir, tam da yiyecektir hani.. Tabii, yersen!

Anlamadığım ve olayları iyice çığrından çıkaran nokta, hata yapmış olsa da insanların bunun sorumluluğundan gerçeği değiştirerek, kendini haklı göstererek kaçmaları. "Yanlış anlaşılmışım, özür dilerim, böyle olsun istemezdim." yok. Amalar var, aslındalar var, bahaneler var. Kendini anlatamayan yok, anlamayanlar var. "Benim zenci arkadaşlarım da var." Muzu üstüne alınan ve kendisine "monkey" diyen taraftara cevap veren Drogba da farklı bir şey demiyor ki üstelik. Ben maymunsam diyor, iki golüne sevindiğin Webo da maymun. Kesinlikle inanmadığımız(!) evrim teorisini anlatan bir resim paylaşıp, "Hepimiz maymunuz!" diyor. Sonra da Fenerbahçe basın toplantısı düzenliyor. Özrü kabahatinden de beter. Niye? "Taraftarımız yanlış yapmış, bizi bağlamaz." diyeceğine.. Niye?

DİP
Metrobüs durağında arkadaşları tarafından kovaladığı Galatasaraylı taraftarın kendisini bıçaklaması sonrası Burak Yıldırım'ı kaybettik. En başta bu cümleyi okurken bile, insan nereden tutacağını şaşırıyor. Bu ne? Bu benim rakiplerimle dalga geçmek için harcadığım her dakika, onları ötekileştirip takımlarının özellikle Avrupa'daki acziyeti nedeniyle kötü hissettirmeye çalıştığım her an için kendimden utanmamın nedeniydi. Bir araya gelip, bağırıp çağırarak, destek vererek ve yeterince severek bir şeyler başarabileceğimize inandırtan o büyüleyici stadyum atmosferini övüp dururken ben; bu büyük bütünün parçası olmanın keyfi yaşarken: Birilerinin Galatasaray adına adam öldürebileceğini görmek kanımı dondurdu. Zaten kimin nerede neyi kutlayabileceğine, hangi kıyafeti giyebileceğine, nerede hangi iki rengi yan yana koyabileceğine kimsenin karışmaması gerektiğini söyleyip duruyorum. Birileri kendini haklı çıkardıkça "Burada bu yapılmaz"ını gerekçelendirdikçe, başkaları da işte böyle cesaret buluyor... 

Tek bir çözüm var bu soruna:
Yaptığınız her hareketin öncesinde, sebepleri ve sonuçları düşünün!
Nöronlarınızı kullanın. 

KUTLAMA YOK
Ünal Aysal'ın varlığı, biraz soğuk su serpiyor gönüllere. Kutlamaları seneye erteliyoruz, Burak Yıldırım ve Reyhanlı nedeniyle. Ardından da Didier Drogba hakkında çok önemli bir açıklama yapıyor, hiç alışık olmadığımız türden cümleler kurarak. Türkiye'de genelde başkanlar nefret saçar, savaş baltalarını çıkartan ve ortamı geren isimler olurlar. En azından biz yıllardır bunu görüyoruz, özellikle suyun karşı tarafında. Ünal Aysal kültürü diye bir şey var artık, çok farklı, bambaşka bir adam.

".. doğru ülkeye geldiğini belirtmiştim. Bugün, sporu insanlığın yücelmesi için en önemli araçlardan biri olarak gören bir spor adamı olarak utanıyorum. Biz “bu değiliz” demek yetecek mi? İnandırabilecek miyim “bu” olmadığımıza? Biz, “bu” olmadığımız için Olimpiyatlara talip olduk. Ulusları, ırkları, dinleri, kültürleri birleştirmek için. Hayatın diğer alanlarındaki nefreti, düşmanlığı spordaki sevgiyle, kardeşlikle yenebileceğimizin güçlü bir örneğini sergilemek için.."

Hayatın diğer alanlarındaki nefreti yenebilmek için. 

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0