Milli Rezalet!

Yaklaşık 1.5 aydan beri kamp yapıp Eurobasket 2013'e hazırlanan(?) Türkiye Milli Basketbol takımı turnuvaya berbat bir başlangıç yaptı. Turnuvanın ilk gününde iddiası çok zayıf olan ve normal şartlarda bize rakip bile olamayacak Finlandiya'ya 61-55 mağlup olan 12 Dev Adam(??) bugün de İtalya'ya 90-75'lik skorla boyun eğdi. Sahada ne oynadığı belli olmayan, organizasyona dair hiçbir işaretin bulunmadığı, takım kimyasının yerlerde olduğu ve kimsenin ne birbiri için ne de takım için emek koymadığı bir Türkiye izledik 2 günde... Daha önce de kötü zamanları olmuştu bu takımın ama ekip olmaktan hiç bu kadar uzak olmamıştık. Tabi burada esas sorumlular kimler, onlara bakmak lazım..

Malumunuz, Milli Takım baş antrenörlüğü boştayken geride bıraktığımız sezon boyunca özellikle Ettore Messina-Ergin Ataman ekseninde bir süreç geçirildi oraya kimin geçeceğine dair.. Federasyon bu gibi isimlerle kamuoyunu ''Görüşüyoruz'' vs. diyerek oyalarken zaman tükendi ve karar verme vakti geldiğinde en son olarak yeni yine yeniden tekrar(!) Tanjevic takımın başına getirildi. Avrupa'nın İspanya'yla birlikte en iyi 2 liginden biri olan(!) Beko Basketbol Ligi'ni 2 yıldır domine eden bir Türk antrenörü oraya getirmeyi akıl edemeyen ya da etmek istemeyen-nedense?- bir federasyon başkanı kendi lafına, sponsorun lafına, devletin lafına maşa edebileceği; oynamak istedikleri kirli oyunlarında onlara arkadaşlık edebilecek ESKİ bir basketbol efsanesini takımın başına geçirdi. Ve o ESKİ efsane Akdeniz Oyunları finalinde Sırbistan'ın 4. takımı falan olabilecek bir ekibi yendiğinde herşey çok iyi gidiyormuş gibi gösterildi. Tabi, olaya gerçekten hakim olanlar işin bu şekilde olmadığını biliyorlardı. Sonrasında da Cenk Akyol olayı patlak verdi zaten...

Cenk olayı her ne kadar 'teknik sebepler'e dayandırılsa da kamuoyunun bunlara asla ikna olmadığını ve bu ülkenin böylesine değerli bir sporcusunu kendi pis hesaplarına kurban ettiklerini gördük, herkes gördü. Bu adamın kariyer sezonunu geçirmesi bile onların bu gittikleri yoldan doğru yola dönmelerini sağlayamadı. Zaten onlar değil miydi Cenk'i en kötü zamanlarında bile kadroya alan? Şimdi almayınca da oradaki dinamiklerin teknik detaylara değil keyfi detaylara dayandığını kendileri ispat etmiş oldular. Bu arada belirtmek lazım; Cenk, tüm bu büyük resmin sadece bir parçası... Bu rezil durumu, sadece onun kadroya alınmamasıyla açıklamak kolaya kaçmak olur. Ama bunun gibi çoğaltılabilecek o kadar çok örnek var ki... Hepsi Turgay Demirel federasyonunun fikir&eylemlerinin neye göre şekil aldığını gösteriyor. Tüm bunlar bir araya gelince de böylesine rezil bir takım ortaya çıkabiliyor ve insanların milli duyguları ölüyor. 

Şu an itibariyle bu takımın hala gruptan çıkma şansı var, ama futbol milli takımının kendi grubunda ilk 2'ye girme ihtimali kadar hemen hemen bu şans... Hatta belki daha da az, çünkü burada başındaki antrenöre inanmayan, birbirine inanmayan ve birbiri için savaşmayan bir oyuncu grubu var. Bu takımın tek oyun kurucusu topuğunda sakatlık bulunan Ender Arslan... Ki dışarıda Tunçeri, Tutku, Barış Ermiş, genç Kenan gibi isimler varken... Bunları kadroya almayıp Sinan Güler'i oyun kurucu olarak oynatan bir antrenör var başımızda. Öte taraftan burada liderlik etmesini bekleyebileceğiniz 1 numaralı oyuncu da geçen sezon aldığı 'doping' cezasından ötürü NBA'de neredeyse hiç oynamadan buraya geldi. Tablo budur Türk milli basketbol takımına dair... Şu dakikadan sonra gruptan mucizevi bir şekilde çıkılsa bile bu tablo unutulmaz. Turgay Demirel ve yardakçıları kendi elleriyle göstere göstere çizdikleri bu tablodan ötürü de gurur duyabilirler. Göğüslerinde taşıdıkları Türk bayrağını bu durumlara sokmaktan ötürü utanacaklarını düşünmüyoruz çünkü... Ve tüm o süreç boyunca utanmadan susanlar, şimdi eleştirmeye kalkmasın. Siz de hakkınızı kaybettiniz.