UCL | 99 yıl önce bugün..
Bu sezonun en önemli maçına çıkıyoruz belki de, geri kalan 9 haftayı da etkileyecek. Tüm maratonun seyrini değiştirebilecek bir başlangıç ya da bitiş kuramı bizi bekliyor Londra’da. Bu maç diğerlerinden çok daha farklı olacak aslında ne kadar da bir deplasman maçı olsa da, fobi laflarını ben kabul etmiyorum; rakibin gücü malum lakin Torino deplasmanı aslında bize bir örnek teşkil edebilir, umudumuzu daha da güçlendirebilir. Yarın akşam Londra'da kozlar paylaşılacak, Mourinho'nun takımına karşı bizim takım tarihe yeni bir destan daha eklemek, zaferlerine bir yenisi eklemek için sahada olacak!
Şimdi gelelim Chelsea’ye.. Jose’nin takımı bu sezon henüz kendi takımı statüsüne erişemedi. Daha önceki örneklerine yaklaşamadı şu ana kadar ve en önemli özellikleri olan sertlik ve bloklar arası koordineli bir şekilde hat-ı müdafaa ile efektif hücum varyasyonları biraz oyuncu kalitesinin yetersizliği biraz da uyum sorunu sebebiyle henüz olgunlaşamadı. Haliyle bu olgunlaşamama nedeniyle yeşil sahada uygulama konusunda sorunlar yaşıyorlar.
EN İSTİKRARLI BEŞLİ: SAVUNMA
En sağlam ve istikrarlı mevkileri kale ile dörtlü savunma olarak gözüküyor. Cech’in istikrarlı bir biçimde belli bir seviye üzeri oynaması, iki devşirme bek olan Ivanovic ve Azpilicueta’nın hücum ve savunma anlamında komple beke dönüşmesi, orta ikilide Cahill ve Terry’nin ise kişisel hatalar dışında pozisyon kaybetmemesi ve kademeyi doğru alabilmeleri kağıt üzerinde geçilmesi zor bir blok olarak gösteriyor. Peki ne yapmalıyız? İki bekin oyuna fazla katılmasını engelleyebiliriz öncelikli olarak, bunu da aslında bir sürpriz yaparak Alex Telles ve Sabri’nin orta dörtlünün kanatlarına konularak Eboue ve Hakan Balta bek takviyeli iki kanadı aktif kullanımı engelleme ve hızlı ataklarla çıkış yapabilme şansına ve geride az pozisyon verme imkanına çevirebiliriz. İlk maçtaki gibi kişisel bir hatadan gol bulabileceğimizi düşünürsek orta ikiliyi de Drogba ile baskı altında tutup Sneijder’in en verimli olduğu forvet arkası serbest dolaşım özgürlüğüyle bir oyuncunun aklının sürekli onda olmasını sağlayıp hem hücuma aktif katılımını engelleyerek hem de savunma tedirginliğini arttırak sonuca ulaşabileceğimizi düşünüyorum ilk etapta. Savunmada yaşadıkları bireysel hataları değerlendirmek gerekiyor, Mourinho'nun öğrencileri işleyen bir dişli gibi yavaş yavaş rayına oturuyor.
TEMPOLU ORTA SAHA: RAMIRES, WILLIAN VE LAMPARD..
Orta sahaları aslında yeterince sert olamamalarının en önemli sıkıntıları olarak görünüyor. Hatta bunun için daha önce David Luiz'in transferinde bedavaya Benfica’ya gönderdikleri Portekizli oyuncu Matic'i hatrı sayılır bir bedele (25milyon euro) devre arasında geri alarak bir önlem aldılar. Ancak genç orta saha oyuncusu statü gereğince bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde forma giyemeyecek. Bu durum nedeniyle orta sahada Ramires - Willian ve Lampard en önemli kozu konumunda mavi-beyazlı rakibimizin.. Hatırlayacağınız gibi Ramires ilk maçta (özellikle ilk yarım saatte) orta sahada tek başına Melo ve Selçuk'a karşı egemenlik kurmuştu. Yekta ile ilk maçta dengeyi kurduğumuz bu blokta bu sefer Melo ve Selçuk ikilisinin kanatlardaki isimlerin yardımıyla üçlü orta saha yerine dörtlü hat halinde yerleşiminin daha etkili ve sağlam olacağı kanaatindeyim ki burada forvet arkası sorun yaratacak Willian’ın tek santrafor oynayacakları göz önünde bulundurulduğunda, kaleye yüzünü döndürmeyen bir stoper ile etkisinin azalacağını öngörüyorum.
HAZARD'IN AYAĞINA BAKAN HÜCUM HATTI: TORRES, ETO'O, DEMBA BA.
Hücüm hattı ise belki de en zayıf gözüktükleri yer hatta Hazard’ın kişisel yetenekleri haricinde çok sıkıntı çektikleri aşikar. Torresin ki senelerdir hep konuşulan bir isim yeterince aktif olmaması, Eto’o ile Jose Mourinho'nun yaş muhabbetinden dolayı birbirine girme noktasına gelmesi hatta Kamerunlu golcünün Tottenham’a attığı golden sonra gol sevincini hocasına ithaf etmesi, Demba Ba’dan ise doldur-boşalttan başka bir oyunda yararlanamaması bizim üçlü savunma yani 3 stoper orjinli isim yerine aslında 2 stoper ile başlayarak dörtlü defans çıkarmamızı daha uygun hale getiriyor. Burada dikkat etmemiz gereken noktalar özellikle sağ çizgimizde Eboue’nin rakibin en önemli hücum silahı Hazard’a karşı pozisyon kaybetmemesi ki bunun için de Sabri destekli bir yardım savunmasının orayı kapatıp sol çizgimizde Schürrle ya da belki de Willian’a çok kullanım alanı bırakmamızla rakibi kilitleyerek oyunun daha dar alanda oynamasını sağlamak olmalı. Stoper de Semih yanı Chedjou bence en uygun olanı; hem oyunu kurabilme hem de bu tarz maçlarda duran top varyasyonlarının önemi açısından sahada top ve kafa hakimiyeti en dengeli olan isimlerle çıkmak skor üretebilmemizi mümkün kılacaktır.
STAMFORD'DA KOY ELİNİ KALBİNE!
Avrupa takımı olmamız, rakibin sinir stresinin yoğun olması ve bizim biraz daha rahat oynayacak olmamız dışında aslında iki unsur daha var bizim avantajımız olarak gözüken. Bunlardan birincisi hiç kuşkusuz tüm dünyanın merakla beklediği Didier Drogba - Chelsea taraftarlarının buluşması olacak. İki sezondur dillere plesenk olan "We have Drogba, they don't!" mottosu bu maç adına takımımız için büyük bir avantaj olabilir. Drogba'nın halen kendisini kanıtlama isteği, Stamford Bridge atmosferini fazlasıyla iyi bilmesi ve takımı bu doğrultuda hazırlayabileceği gerçeği bizim adımıza büyük bir avantaj olacak. Mavilerin efsanesinin geri dönüşü olarak adlandırabileceğimiz bir karşılaşma olduğunu da unutmayalım, ki geri dönüşler genelde ilk maçlarda olumlu sonuçlar doğurmuştur. İkinci olarak ta 99 yıl öncede yine İngilizlere karşı destan yazan bir ecdadın torunları, çocuklarıyız biz. O yıl hiç mezun vermeyen bir lisenin, kültürün dışa vurumuyuz aslında. Sahip olduğumuz kudret damarlarda mevcut bekliyor, yeter ki armayı ve içindeki kudreti farkedebilelim. Gerisi zaten bizim tarih sayfalarımızda ve müzemizde bolca bulunan zaferlere bir yenisini eklemek kadar kolay aslında.
Türk Futbolu kazansın.
YanıtlaSil