Ergin Ataman: Artık oyuncu kazanmayı değil maçı kazanmayı düşüneceğiz..
Geçen sezon 23 yıl aradan sonra Beko Basketbol Ligi'nde tarihi bir şampiyonluğa imza atan Galatasaray Liv Hospital erkek basketbol takımı, bu sezon kulüp tarihinde ikinci kez yer aldığı THY Euroleague organizasyonunda da adını son sekiz takım arasına yazdırmayı başararak büyük bir başarıya imza atmıştı. Tüm bu başarıların mimarı Ergin Ataman, geçtiğimiz günlerde Galatasaray Basketbol Şubesi Medya Ekibi'ne çok özel bir röportaj verdi ve tüm merak edilenleri, play-off öncesi düşüncelerini ve geleceğe dair düşüncelerini dile getirdi. Yenilmez Armada'nın bir numarası Ergin Ataman'ın röportajının tamamı şu şekilde..
Montepaschi Siena’nın eski başkanı Fernando Minucci’nin vergi kaçırması nedeniyle Montepaschi Siena’nın faaliyetlerini durdurması ve gelecek sezon beşinci ligden ilerlemesi konuşuluyor. Bu durumda İtalyan ekibinin Euroleague A Lisansı’nın da ellerinden alınması gündemde. A Lisans için Avrupa basınında da Galatasaray Liv Hospital’in ismi çok sık geçiyor. Siena’da önemli işler başarmış bir isim olarak bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Siena’nın içine düştüğü durum üzücü. Benim gibi Siena tarihine mal olmuş, o tarihin başlangıcını yapmış bir insan için hakikaten çok üzücü. Çünkü son 10 yılda Siena, Avrupa basketbolunun en parlak çıkışını yapan kulüp oldu. Fakat ana sponsoru olan Montepaschi’nin, İtalya’nın yaşadığı ekonomik krizden en fazla etkilenen kurum olması ve oradaki bir takım aksaklıkların da takıma yansıdığını ve bunun sonucunda da, Siena’nın çok mağdur olduğunu düşünüyorum.
Bugünkü konumda Siena’nın ligden ihraç edileceği söyleniyor. Siena A lisansını kaybetse de bu bence çok önemli bir şey değil. Bugün Euroleague’in amacı neydi? Avrupa’da NBA modeli bir basketbol ligi yaratmaktı. Nitekim bunu da başardı. Herkesin izlediği ve değer verdiği bir lig haline geldi. O zaman bu ligde Avrupa’daki basketbola en fazla yatırım yapan, en çok ilgi duyulan, en çok taraftarı olan, atmosferi en güzel, en organize kulüplerin olması gerekiyor. Baktığımız zaman Galatasaray bunlardan bir tanesi. Hem organizasyonuyla, hem 25 milyon taraftarıyla, Galatasaray taraftarının basketbola olan ilgisiyle, Euroleague maçlarında yaratılan atmosferle, kulübün idari yapısındaki ciddiyetle, Galatasaray’ın aynı zamanda Barcelona ve Real Madrid gibi ciddi bir futbol kulübü olmasıyla ve hepsiyle birlikte Galatasaray Liv Hospital’in bu sezonki performansıyla Euroleague’in en iyi 8 takımı arasına girmesini topladığımız zaman Siena’nın A lisansını kaybetmesi önemli değil. Zaten mantıken Galatasaray’ın Euroleague’in daimi kulüplerinden birisi olması gerekiyor. Euroleague’in lisans kriterlerinde daha esnek olması lazım. Bu açıdan Galatasaray’ın Euroleague’de A lisansı ile yer almasının Galatasaray basketboluna çok şey kazandıracağını ama Galatasaray’dan da daha fazla Euroleague’in marka değerini arttıracağını düşünüyorum.
Beşiktaş Milangaz sezonunu bir kenara bırakırsak genellikle takımlarınızda iki durum gözleniyor. Ya ligi domine edip Avrupa’da zorlanıyorsunuz, ya da Avrupa’da çok önemli işler yapıp ligde vites düşüklüğü yaşıyorsunuz. Bu durumu yabancı kuralıyla ne kadar ilişkilendirebiliriz?
Euroleague o kadar zor ve Avrupa’nın en iyi oyuncularının oynadığı bir lig haline geldi ki takımlarda yabancı sınırlaması diye bir şey yok. Avrupa’da AB vatandaşlarına serbestlik var. En basit örneği için Barcelona serisine değinmemiz yeterli olacak. Onlarda sadece üç tane İspanyol vatandaşı bulunuyor. Yabancı oyuncularının hepsi üst düzey oyuncular. Türkiye’de de üst düzey oyuncular var ama Galatasaray Liv Hospital, Anadolu Efes ve Fenerbahçe Ülker’e dağılıyor. Ayriyeten Türkiye’nin en üst düzey oyuncuları NBA’de forma giyiyor. Yabancı kuralı Türk takımlarını Euroleague’de çok zorluyor. Sezon başında transfer yaparken bile bunu düşünerek planlama yapıyoruz. Barcelona’daki gibi tüm yabancılarını üst düzey alamıyorsun. Çünkü bir tanesi 12 kişinin dışında kalacak. Diğer ikisine maksimum 20 dakika süre verebiliyorsun. Bu da takımların dengesini bozuyor. Böyle olduğu zaman bir tercih yapmak zorunda kalıyorsun. Biz bu yıl kadromuzu Euroleague odaklı oluşturduk. Lige dönünce, 3+2 kuralından dolayı bazı zorluklar oluyor. Ben önümüzdeki günlerde Avrupa’daki diğer federasyonların uyguladığı sisteme entegre olacağını düşünüyorum. Bu hem ligin kalitesini, hem oynanan basketbolun kalitesini hem de Milli Takım’a gelecek olan oyuncuların kalitesini yükseltecektir.
Altın jenerasyon olarak bahsedilen 95-96 oyuncularını bir araya toplayıp, VTB tarzı bir ligde oynatmak gibi bir hedefiniz vardı…
Böyle bir projem var. Tek çözüm bu. Büyük takımlarda oyuncu yetiştirmek kolay değil; orada hedef, kazanmak üzerine kurulu. Genç oyuncuların kazanacak anları oynamaları için de dakika almaları gerekiyor. Bu altın jenerasyonun tek bir takımda toplanıp üst düzey bir ligde yer almaları en ideal proje. Şartlar nasıl olur, kulüplerin buna yaklaşması ne olacak hepsini göreceğiz. Bundan en fazla faydalanacak olan da kulüpler olacak. Bir yıl belki oyuncusundan yararlanamayacak ama döndüğü zaman çok daha tecrübeli ve üst düzey bir oyuncuya sahip olacaklar.
Bu sezon da iki farklı kadro ve iki farklı sistem kullandınız. Sezon başında daha çok bireysel yeteneklere bağlı bir görüntüdeyken tüm hücum planını ikili oyun üzerine kurdunuz. Bu geçiş istediğiniz verimlilikte oldu mu?
Bu geçiş kolay olmadı. Sezon başında kadroyu kurarken her yönüyle oynayabilecek bir takım planlamıştık. Pota altında Jawai’nin hem ikili oyun yeteneğini, hem de sırtı dönük özelliğini kullanmak istiyorduk. Onun olmayışı pivot pozisyonundaki avantajımızı yok etti. Aynı şey Ersin Dağlı için de geçerli. 4 numarada da Ersin’in sırtı dönük özelliğinden faydalanamadık. Diğer tarafta perde çıkışları, şütör oyununu oynayabilecek iki oyuncumuz vardı. Henry Domercant ve Manuchar Markoishvili. Markoishvili de sezonun büyük bir bölümünde bizle yer almadı. Henry Domercant’ten ise bir türlü istediğimiz verimi alamadık. Sakatlığından dolayı forma giremedi. Elimizdeki tek formül olarak ikili oyunlar kaldı. Bizim Furkan ve Bonsu gibi içeri hızlı devrilen uzunlarımız var ama sırtı dönük oyunları fiziklerinden dolayı diğer uzunlara karşı zayıf. Arroyo ve Ender gibi ikili oyunları çok iyi oynayan kısa oyuncularımız var. Zoran Erceg ikili oyunlarda dışa devrilip şut tehdidi oluşturmasıyla diğer uzunu yukarı çekerek bize alan açabiliyor. Bu yüzden tüm hücum planımızı ikili oyunlara yıktık.
Euroleague sonrasında takım beklediğiniz seviyede mi?
Biraz memnuniyetsizlik var. Benim en sevdiğim tarz, sahada 40 dakika boyunca istikrarlı oynayan takımlardır. Biz bu sene Euroleague maçlarında bunu başardık. Kazandık veya kaybettik ama istikrarımız hep vardı. Bilhassa büyük maçlarda bu karakteri gösterdik. Fakat Beko Basketbol Ligi’nde de bolca iniş çıkışlarımız var. Maçın içinde 10 sayı öne geçip 10 dakika sonra 10 sayı geride olabiliyoruz. Temel sorun kenardan giren bazı oyunculardan yeteri kadar katkı alamamamız. Ben hepsini kazanmaya çalışıyorum çünkü Play-Off’ta hepsine ihtiyacımız var. Onları kazanmaya çalışırken de bazen maçın kontrolü elimizden kaçabiliyor. Beko Basketbol Ligi’nde çok çalkantılı bir sezon geçirdik. İyi oynadığımız maçlar oldu. Evimizde oynadığımız Fenerbahçe Ülker ve Anadolu Efes maçlarını bunlara örnek gösterebilirim. Geçen yıl Galatasaray sahaya çıktığında daha ilk periyot maçı kazanacağını rakibe hissettirirdi. Euroleague’de oynamıyorduk ama öyle bir görüntümüz vardı. O özgüven ve tempomuz sayesinde ikinci devrede sadece bir maç kaybettik. Şimdi bu seneki istikrarsızlık beni zaman zaman mutsuz kıldı ama önümüzde Play-Off maçları var. Artık her maça ayrı ayrı bakacağız. Artık oyuncu kazanmayı değil maçı kazanmayı düşüneceğiz.
Takımda Arroyo’nun ipleri eline aldığından bahsetmemiz mümkün. Onun yanına bir tamamlayıcı oyuncu çıkarabilseydik işlerin daha da iyi olacağını düşündünüz mü?
Zaman zaman Arroyo’nun yanında oynayan tamamlayıcı parçayı çıkarmayı başardık. Jamont Gordon’un yokluğunda Ender Arslan bize çok önemli katkılar verdi. Sinan belirli zamanlarda iyi işler yaptı. Şu noktaya katılıyorum: Arroyo dışında sürekli olarak takımı sürükleyecek başka bir dış oyuncu olmadı. Bizim orada beklentimiz geçen yılki gibi Jamont Gordon ve Manuchar Markoishvili’ydi. Bu sezon Gordon’u hiç kullanamadık, Markoishvili’yi de son dönemde kullanmaya başladık. Onun katkısından da son derece memnunuz.
Konu sakatlık geçiren oyunculara gelmişken; “Şu olsaydı daha rahat olurduk” dediğiniz oldu mu?
Açıkçası bu çok zor bir soru. Hepsinin takım için ayrı ayrı, önemli rolleri var. Jawai olsa pota altında fizik gücü çok daha yüksek bir takım olurduk. Mesela Maccabi maçlarında Schortsanitis’in savunmasında daha farklı bir plan yapardık. Sofo’yu durdurmak için içeri gömülmek zorunda kaldık ve böylece Maccabi’nin dış atıcıları başarılı oldu. Jawai olsa ona karşı fiziksel olarak da cevap verebilirdik. Jamont Gordon olsa delici bir gücümüz olacaktı. Oyun içinde bazen kilitlendiğimiz, sadece Arroyo’nun eline baktığımız zamanlar oldu. O anlarda Jamont’u aradığımızı söylemeliyim. Markoishvili’nin ne kadar önemli bir parça olduğunu Markoishvili döndükten sonra anladık. Ersin Dağlı’nın da ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu şimdi Play-Off’ta göreceğimizi düşünüyorum. Çünkü Türk oyuncu rotasyonunda bizim için çok değerli bir parça. O yüzden tek bir isim söyleyemeyeceğim. Sakatlıklardan çok ciddi zararlar gördük.
Ersin Dağlı ve Markoishvili’nin geri dönüşleri hakkındaki yorumlarınız neler?
Markoishvili döner dönmez etkisini gösterdi. Kuban maçında 19 sayı kaydetti. Ersin Dağlı’yı planlanandan daha erken döndürdük. Ameliyat sonrası bir komplikasyon olmuştu Ersin’in ayağında ve dönüş süresi uzamıştı. Biz onu biraz zorlayarak sakatlıktan erken dönmeye çalıştık. Bu Ersin’de biraz tereddüt oluşturdu. Oynamaya ayağındaki kırık tam olarak iyileşmeden başladı. Yaşı da ilerlemiş bir oyuncu. Hem uzun oyuncuların fiziksel olarak forma girmiş olması biraz daha zor bir durum. Bir dönem hakikaten çok formsuzdu Ersin Dağlı, ancak şimdi grafiğini yukarı çekti diye düşünüyorum. Özellikle ligdeki son maçında eski günlerindeki gibi oynadı. Bu durum bizim için oldukça önem teşkil ediyor.
Engin’in sakatlık sonrası verdiği reaksiyon için ne düşünüyorsunuz?
Engin sakatlıktan döndüğünde bize gerekli güveni vermedi. İlk turda Bayern Munich deplasmanında Engin’i ilk beşte başlatmıştık. Fakat hazır olmadığını gördük. Böyle olunca da rotasyonda çok geri plana düştü. Bu dönemde bir daha sakatlandı. Başka bir sakatlığı nüksetti. Geri plana düştü böylece. Onda da son haftalarda önemli bir yükselme görüyorum. Play-Off’ta sürpriz bir opsiyon olarak kendisini kullanabiliriz.
Kariyeri boyunca yumuşak bir stili olan Zoran Erceg bu yıl bazı deplasmanlarda çok önemli işler yaptı. Sizin ondan beklediğiniz sertlik kıvamına geldi mi?
Erceg sezona oldukça kötü başladı. Sonra bir toparlanma dönemi geçirdi. Zaten istatistiklere de baktığımızda Euroleague’den sonra Arroyo’dan sonra verimlilik puanı en yüksek oyuncumuz oldu kendisi. Erceg bu. Benim istediğim sertlik kıvamına gelmesi zaten mümkün değil. Uzunlarda teknik özellikler ön plana çıktığı zaman fiziksel ve atletik özellikleri düşer. Hepsini yapanlar da zaten NBA’de forma giyiyorlar. Erceg’de benim istediğim düzeyde sertlik olsa NBA’de 10 milyon dolarlık oyuncu olur. Zaman zaman çok flaş maçları oldu. Şu andaki performansından memnunuz. Oyuncuları iyileştirmeye çalışırken onları olduğu gibi kabul etmeniz lazım. Sürekli eksik yönlerini gördüğünüz zaman oyuncular daha kolay demoralize oluyor.
Furkan’ın gelişimini nasıl değerlendirirsiniz?
Furkan bu sene basketbol bilgisini ve hücum yönünü çok geliştirdi. Evet, belki güçlü bir post-up oyunu yok ama dediğiniz gibi ikili oyunlarda çok hızlı devrilip pozisyonları bitirme ve yardım geldiği zaman pas özelliğini geliştirdi. Ribaund konusunda da kendini çok fazla geliştirdi. Hücum ribaundlarında da Avrupa’nın en önemli isimlerinden birisi bana göre. Stelmet Zielona Gora ve Zalgiris Kaunas maçlarındaki hücum ribaundlarına baktığımızda da bunu görebiliriz. Gelişiminden oldukça memnunum. Furkan teknik bir oyuncu değil. Fiziksel olarak güçlü olduğu zaman, Furkan çok büyük katkılar veriyor.
Macvan sezon başında “Gönderilebilir” raporu verdiğiniz bir isimdi. Sakatlıklarla bir anda kilit bir parçaya dönüştü. “İyi ki kalmış” dediğiniz oluyor mu?
Macvan iyi bir profesyonel. Sezon başında o pozisyona Zoran Erceg’i transfer ettiğimiz için Macvan’dan vazgeçmiştik. Ancak o kalmak istedi. Ligde oynamasa bile Euroleague’de takıma faydasının dokunacağını düşünüp kalmak istedi. Biz de tanıdığımız bir oyuncu olduğu için onu kadroda tuttuk. İyi ki de kadroda tutmuşuz. Çünkü bu sakatlıklardan sonra Macvan özellikle Euroleague’de çok önemli katkı verdi. Ersin’in dönmesiyle Markoishvili’yi yeniden lig kadrosuna dâhil etmemiz gerekti. Macvan ve Markoishvili arasında bir tercih yapmamız gerekti. Biz tercihimizi Markoishvili’den yana kullanmak durumunda kaldık. Yabancı kuralı olmasa ya da yabancı seçimlerimizi belirleyebiliyor olsak Play-Off’ta oynayacak altı isimden biri Macvan da olabilirdi. Milan Macvan iki yıl boyunca Galatasaray’a çok olumlu katkılarda bulundu. Geçen yılki şampiyonlukta, bu yılki Euroleague’de yaşadığımız büyük başarıda emeği olan bir isim. Kontratı bu yıl bitiyor, sezon sonunda oturup konuşacağız.
Play-Off’ta ilk turda rakibiniz Beşiktaş İntegral Forex. İstediğiniz bir rakip miydi?
Bir tercih yapmam gerekse oldukça zorlanırdım. Pınar Karşıyaka bizi bu yıl kendi evimizde yenerken, Beşiktaş İntegral Forex de Akatlar’da bizi mağlup etmeyi başarmıştı. Beşiktaş ligin ikinci yarısının flaş ekiplerinden bir tanesi. Özellikle Bajramovic geldikten sonra takımın oyun sistemini değiştirdi Ahmet koç. Iverson’ı daha az kullanıp şutu olan üç uzunla oynuyor. Lofton eski skorer kimliğine büründü. Mehmet Yağmur’u devreye soktular. Bence en önemli noktalardan biri de bu. Mehmet çok iyi iş yapıyor. Diğer tarafta da Pınar Karşıyaka, Türkiye Kupası’nı kazandı. İyi oynayarak bunu başardılar. Büyük maçlarda çok iyi oynuyorlar. Fenerbahçe Ülker ile bu sezon oynadıkları üç maçı da kazandılar. Tercih yapacak bir seçeneğimiz yoktu. Kısmet. Bizim için önemli olan saha avantajını kaybetmemekti. Nitekim son dört maçımızı kazanarak ilk turda saha avantajını elde ettik.
Ev sahibi konusuna girmişken, ilerleyen turlarda ev sahibi avantajı rakiplerinizde olabilir. Bu sizin için önemli bir handikap mı?
İlk turda ev sahibi olmak güzel bir deneyim. Ben şu anda sadece Galatasaray Liv Hospital-Beşiktaş İntegral Forex serisini düşünüyorum. Çok ciddi bir takımla eşleştik. Şu anda saha avantajımızı kullanalım, daha sonraki turlarda ev sahibi olmazsak bunu nasıl minimize edeceğimize bakarız.
Son 20 senede dördüncü sıradan girip şampiyon olan Beşiktaş Milangaz takımı var. Bir kez de üçüncü sıradan Play-Off’a giren takım şampiyon olmuş. 18 senede ilk ikideki takımlar şampiyon olmuş. Three-peat yapabilme ihtimaliniz ekstra motivasyon yaratıyor mu?
Benim üst üste şampiyon olayım, three-peat yapayım diye bir derdim yok. Elimizde çok iyi bir kadro var. Tüm konsantrasyonu Play-Off’a yönelmiş bir kadro var. Biz bu kadroyla da şampiyon olmak istiyoruz. Bugün şampiyonluk iddiası olan her takım kadar biz de iddialıyız. Söylemem gerekir ki normal sezon sıralamasının çok da belirleyici olmadığını düşünüyorum. Baktığımız zaman Beko Basketbol Ligi’ni 2,3 ve 4. sırada bitiren takımların çok ciddi bir Euroleague mesaisi oldu. Yıpratıcı bir Euroleague dönemi geçti. Şu anda da herkes lige konsantre olmuş durumda. Ben bu üç takımın da çok ciddi şampiyonluk adayı olduğunu düşünüyorum. Banvit müthiş bir sezon geçirdi, zaten geçen yılın finalisti. Keza Beşiktaş İntegral Forex, Pınar Karşıyaka, Uşak Sportif ve Tofaş da her an sürpriz yapabilecek kalitede ekipler.
Hiç yorum yok
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.