ZTK | Şaaaaaampiyon!

Son olarak 2004-2005 sezonunda Türkiye Kupası'nı müzesine götürme başarısı gösteren Galatasaray, uzun bir aradan sonra final oynama şansı yakaladığı iki numaralı kupada Eskişehirspor ile şampiyonluk için Konya BŞB Atatürk Stadı'nda karşılaştı. Rakibi karşısında oldukça kontrollü bir oyun sergileyen Roberto Mancini'nin öğrencileri, ilk yarısı golsüz biten karşılaşmadan Wesley Sneijder'in golüyle 1-0'lık galibiyetle ayrıldı ve Ziraat Türkiye Kupası'nda şampiyonluk sevinci yaşadı. 

Rakibi karşısında Fernando Muslera, Semih Kaya - Hakan Balta - Aurelien Chedjou - Alex Telles - Sabri Sarıoğlu, Yekta Kurtuluş - Selçuk İnan - Felipe Melo, Wesley Sneijder ve Burak Yılmaz onbiri ile çıkan Galatasaray, aslında geçtiğimiz hafta Gençlerbirliği karşısında son 20 dakikada tempo yapan ve galibiyeti getiren diziliş ile sahada yer aldı. Semih'in zaman zaman sağ bek pozisyonuna geçiş yaptığı formasyonda Telles ve Sabri ile kanatları dengeleyen Mancini, hücumda da Wesley Sneijder'i serbest rolde oynatırken, Burak Yılmaz takımımız adına kaleye en yakın isim konumundaydı. Hafta sonu oynanılan Gençlerbirliği maçından en önemli farklardan biri ise, sakatlığı sebebiyle geçtiğimiz hafta kadroda yer almayan Fernando Muslera'nın dönüşü oldu. Uruguaylı tecrübeli file bekçisi, finalde kalesindeki yerini aldı ve böylelikle sezonun finali olarak adlandıracağımız iki haftada oynayabileceğinin sinyalini vermiş oldu.

Eskişehirspor karşısında maça baskılı ve istekli başlayan takımımız 8. dakikada karşılaşmanın hakemi Hüseyin Göçek'in görmediği elle oynama pozisyonunda penaltıyı kurban etmiş oldu. Sabri'nin sağ kanattan penaltı noktası üzerine doğru ortasında Kamil Ahmet Çörekçi elle oynadı ancak karşılaşmanın hakemi beyaz noktayı göstermek yerine oyunu devam ettirdi. Böyle bir pozisyona hangi düşünceyle penaltı verilmediğini anlamak güç, keza bu pozisyon ne bir çarpma ne de yakın mesafeden çekilen bir şuta refleksti. Bu pozisyonun ardından Sneijder'ın maç boyunca sık sık savunmanın arkasına attığı paslardan birisi Telles koştu, içeriye bıraktı ancak Burak kale dibinde istediği vuruşu yapamadı. Bir kaç dakika sonra ise Burak'ın yakın mesafeden (27 metre) kaleye vurduğu serbest vuruşta Boffin son anda dokundu. Burak için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Bu tarz yakın mesafeden ve özellikle çaprazdan kullanılan serbest vuruşlarda kendisini fazlasıyla geliştirdi. Kaleyi tutturursa gol olabilecek kalitede vuruşlar yapıyor ve ciddi anlamda rakip kalecileri zorluyor. Daha önce hava topları konusunda eleştirilen Kral, ilk sezonunda 8 kafa golü atmıştı. Duran toplarda da kendisini geliştirdikçe, yerli kontenjanı olduğu sürece ülkenin en üst düzey forveti olmaya aday görünüyor. Kendisini geliştirdikçe, kadroda olduğu sürece şanslı sayılırız. Her ne kadar kendisini birilerine beğendiremese de. Haklı oldukları konular yok mu? Elbette var. Mesela pas alışverişi veya set hücumlarda Burak çok etkili bir oyuncu değil, ancak yapması gerekeni yapıyor. Gol atıyor, attırıyor veya yanındaki hücum oyuncusuna alan boşaltıyor. Bunlar görünmese de, deplase olduğu koşular veya boşa hareketlenmesi, rakip stoperi çapraza sürüklemesi gibi noktalar önemli. İlk yarıyı iki - üç pozisyonla kapatırken, bir finale yakışmayan maç izlediğimizin farkındaydık ancak bu tür maçlar genelde ya çok çok keyifli ya da bu tarz "Atan, kazanır" mantığında oynanılan maçlar oluyor. Sonuçta ucunda bir kupa var ve oynanacak olan sadece 90 dakika. İki takımın birbirini tartması, oyunu dengede tutmaya çalışması son derece normal olsa gerek.

İkinci yarı öncesinde değişiklik yapmayan Mancini, oyunun kontrolünü elinde bulunduran takımından memnun görünse gerek herhangi bir müdahale ihtiyacı duymadı. Maçtaki ilk bir saatlik bölüm geride kalırken, ikinci devrenin ilk onbeş dakikasında pozisyon dahi yoktu. Jorquera ile kaleyi yoklayan Eskişehir, zaman zaman Erkan Zengin ile kanattan hücum varyasonları yaratmaya çalışsa da Galatasaray savunmasını geçemedi. Bu kapsamda ayrı bir paranteze ihtiyacımız var. Üç stoper orjinli bir savunma düzeni kurduğunuzda, oyunu merkezden kapatırken kanatları da kontrol altında tutmanız gerekiyor. Sabri ve Telles daha çok ofansı seven kanat bek rolündeler, ancak savunmaya yardımları tartışılmaz. Sabri'nin geçmiş yıllarda sağ bek olarak defansın önemli isimlerinden olduğu ve defans yapma becerisinin geliştiğini söyleyebiliriz, ki Telles zaten ofansif bek olarak daha etkin bir isim görünüyor. Genç Brezilyalının da Mancini yönetiminde savunmayı öğrenmeye başlayacağı aşikar, keza yardım savunması yada ters kademeye girdiği bir çok pozisyon gördük. Pozisyonsuz geçen ilk bir saatin ardından Galatasaray set hücumunda golü buldu. Sabri'nın sağ kanattan taşıdığı hücumda içeriye ortasını savunma karşıladı, dönen topu Yekta set hücumuna oturttu. Yekta'nın pasında Selçuk şansını denedi, savunmadan seken topa geriden çıkan Sneijder hareketlenip zor pozisyonda (Boffin ve Akaminko açısını kapatmıştı) tek vuruşla topu filelerle buluşturdu. Bu gol aynı zamanda Sneijder'in kariyer sezonlarından birisi yaşamasını sağladı, Hollandalı yıldız oyuncu bu sezon 15. kez gol sevinci yaşarken attığı golle birlikte Ziraat Türkiye Kupası'nda final maçının oyuncusu seçildi. Golün ardından oynanılan 20 dakikada rakibine şut şansı dahi tanımayan Galatasaray için dikkate değer tek nokta, 82. dakikada Hamit Altıntop'un oyuna dahil olması oldu. Onu yeniden aramızda görmek güzel, her ne kadar zaman zaman 5-10 dakika dahi olsa takıma katıldığını daha önceden görsek bile. Rakibine pek fazla pozisyon şansı vermeyen Galatasaray doksan dakikanın sonunda 9 yıl aranın ardından Ziraat Türkiye Kupası'nı müzesine götürme başarısı gösterdi ve böylece Eylül ayının son iş gününde göreve başlayan İtalyan teknik adam Roberto Mancini kariyerine bir yeni kupa daha eklemeyi başardı. 49 yaşındaki dünyaca ünlü menajer İtalya ve İngiltere'de yaşadığı iki numaralı kupa başarısına Türkiye'de bir yenisini daha eklemiş oldu. Bu başarı aynı zamanda Galatasaray'la birlikte kazandığı ilk kupa anlamı taşıyordu.

Ziraat Türkiye Kupası her ne kadar pek fazla ilgi görmese de, bu durum Süper Lig'in ardından ülkedeki iki numaralı kupa olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Sezonu kupasız tamamlamamak adına buradan müzeye bir yeni parça daha eklemek önemliydi, hemde zorlu bir rakibe karşı sezonun son virajında galibiyet elde ederek "kazanma özgüvenini yeniden kazanma" adına oldukça değerli. Galatasaray için artık sezon sonuna 180 dakika kaldı ve puan kaybetme lüksümüz kesinlikle yok. Rakibimizin bu hafta puan kaybetmesi ve bizim galibiyetimizin ardından Şampiyonlar Ligi vizesini elde edebiliriz. Bunun için konsantrasyonu bozmadan, bu kupayı geride bırakarak, şampiyonluğun keyfini sezon sonu daha düzgün ve anlamlı çıkartılması adına önümüzdeki iki maça odaklanmamız gerekiyor. İşleyen bir düzen var ve bu düzeni bozmamalıyız. Galatasaray her zaman büyüktür ve oynadığı her finali kazanır. Finalleri kazanmak bizim işimiz, tıpkı bugüne kadar kazandığımız tüm finaller gibi.. Artık ligin final haftalarındayız ve 2 tane final gibi maç oynayacağız. Gelecek sene Şampiyonlar Ligi'ne doğrudan mı katılmak istiyoruz, yoksa sezonu 1 ay erken açıp 2 tane eleme turu oynamak mı? Bunun kararını futbolcular ve teknik heyet verecek.. Sonrası mı? Biz yine buradayız.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0