Öncesi ve Sonrası ile Olağanüstü Genel Kurul


Okuyucularımın bildiği gibi normalde “Sisteme Dair” köşesiyle sizlerle buluşuyorum fakat geçen hafta ve öncesinde yaşadığımız seçim süreciyle alakalı bir yazı yazma ihtiyacı duydum. Bir GSK üyesi olarak benim kendi penceremden seçim döneminin gelişimini nasıl gördüğümü anlatıp konu hakkında ilgili olan Galatasaraylıları bilgilendirmek istedim. Aslında tekrarlamaya gerek yok fakat gene de konu hassas olduğu için belirtelim; yazdıklarım sadece beni bağlar ve kendi gözlemlerim sonucu edindiğim fikirleri içerir. Lütfen okurken konuya dahil olan hiçbir Galatasaraylı’dan bilgi aldığımı varsaymadan değerlendirin.

Öncelikle seçimin sebeplerinden başlayalım. Kamuoyunda yaratılan algı ile benim bu işi takip eden biri olarak algıladıklarım arasında çok ciddi bir fark mevcut. Sezona çok iyi başlayamadığımız tezine çok itiraz eden olmaz. Özellikle oynanan oyun olarak istediğimiz yerde olmadığımız bir gerçek. Buna bağlı olarak yerleştirilmek istenilen algı Ünal Aysal yönetiminin bir sportif başarısızlık belirtisi gördüğü, mali durumun da iç açıcı olmaması nedeniyle yaşanabilecek sıkıntılardan çekinerek gemiyi karaya oturmadan önce terk ettiği, hatta amiyane tabirle kaçtığıydı. Bu algı pompalaması hem konjektür gereği Galatasaray düşmanı olan Türk Basını hem de seçimde aday olan Alp Yalman Bey’in kurmayları tarafından yapıldı. Burada amaç Ayşal yönetiminin devamı gibi gösterilen Yarsuvat yönetiminin seçimi kaybetmesiydi. Çünkü Yarsuvat yönetiminin karşısında oluşturulmuş yönetimin daha önceden ibra edilmeyerek seçime zorlanmış Adnan Polat yönetimine fazlasıyla benzeyen ve söylemleriyle de o dönemin icraatlarına yakın hareket edecek bir oluşum  vardı. Bu oluşumun çalışma tarzı hükümlü şikeci Aziz Yıldırım ile olan husumeti bitirmek, Türkiye’yi yöneten hakim güce karşı spordaki bütün negatif etkilerine rağmen, daha uzlaşmacı bir tavır sergilemek ve Aysal yönetiminin ısrarla yaptığı “arı kovanına çomak sokmak” eylemini bitirmek çerçevesinde gerçekleşecekti. Hal böyle olunca Yalman’ın listesi birçok dış güç tarafından desteklendi ve Aysal’ın ayrılış nedeni de buna uyduruldu.

Halbuki Ünal Aysal’ın, benim gözlemlediğim kadarıyla, ayrılma sebebi çok daha basitti. Aysal hem içeriden hem de dışarıdan gelen yoğun muhalefet nedeniyle iş yapamaz hale getirilmişti. Kulübün mali durumunu düzeltmek için geliştirdiği sermaye arttırımı çabası hukuksuzca engellenmiş ve elde kalan tek çare olan gayrimenkullerin değerlendirilmesi de anlamsız şekilde iç muhalefete maruz kalmıştı. Tabi sonradan bu iç muhalefeti yapanların bazılarının Yalman’ın listesinde ortaya çıkması benim açımdan hiç şaşırtıcı olmadı. Özetlemek gerekirse Aysal’ın istifasının arkasında Ağustos sonunda Ankara yönlendirmesiyle gelen Beyaz TV, Kanal 360 ve Sabah Gazete Grubu tarafından başlatılıp arası kesilmeden sürdürülen itibar kaybı amaçlı karalama kampanyası, TFF vb. resmi veya yarı resmi kurumların baskısı ve bunlara ek olarak bir de Adnan Polat’ın eski ekibi kökenli camia içi arkadan vurulma hadisesi vardı. Özellikle son Divan Kurulu toplantısı sonucu uydurulan “Altın Hisse” muhabbeti tamamen bu çerçevede kullanılmak için üretilmişti. Ünal Aysal bu şartlar altında, bu dönemde Galatasaray’a istediği faydayı sağlayamayacağını anladığı için Galatasaray’a zarar vermemek adına ayrılmayı seçti ve bizi Türkiye’de alışık olmadığımız şekilde “koltuğu isteyerek ve ısrara rağmen bırakmak” gibi bir durumla karşı karşıya bıraktı.

Galatasaray bu şartlar altında Olağanüstü Genel Kurul’a gitmek durumunda kalırken, karşımıza aday olarak iki listenin çıkması çok da şaşırtıcı olmadı çünkü kısa dönemde aday olabilecek kişi sayısı, özellikle Galatasaray gibi karmaşık ilişkilerin yoğun olduğu bir kulüpte fazla değildi. Kısacası bir tarafta Aysal’ı iş yapamaz hale getiren ve hali hazırdaki Türkiye’ye ayak uydurmaya hazır bir yönetim listesi, diğer tarafta da kulübü bu tarz bir yönetim anlayışına bırakmak istemeyen, önümüzdeki 7 ay boyunca görev yapmayı ve kulübü olağan seçim sürecine sokmayı taahhüt eden bir yönetim listesi ile karşı karşıya kaldık. Yalman’ın listesi Şike Çetesi’nin oluşturduğu düzene tamamen adapte olabilecek bir yönetim tarzını gayet aleni şekilde önermekten sakınca duymazken, Yarsuvat’ın listesi daha çok kendi sorunlarımıza yoğunlaşacak bir yönetim tarzını ön plana çıkardı fakat Yarsuvat listesinde bulunan Albayrak gibi yöneticilerle de "Hakim Güç" ile olan ilişkilerin en azından arka kapıdan da olsa idare edilmeye çalışılacağı mesajı veriliyordu. Sonuçta kazanan beklenilen şekilde Yarsuvat yönetimi olsa da açıkçası benim beklentimden daha yakın bir fark ile karşılaştık. Bunda en büyük pay Alp Yalman’ın bundan önceki başkanlık döneminde başarılı olmuş olması ve camiada saygı duyulan bir karakter olmasından kaynaklanıyor. Fakat gene de benim Galatasaray camiasından beklentim, özellikle defaatle gelen “Aziz Yıldırım ile dostluk” mesajlarından sonra bu farkın çok daha fazla olmasıydı, olmadı.

Peki bundan sonra neler olacak? Öncelikle Mayıs’ta tekrar bir seçim dönemi yaşayacağımız kesin ve artık zaman kısıtlaması olmadığı için aday sayısında artış olması beklenebilir. Özellikle “Zaman kısa, ondan aday olamadım.” tarzı bir bahane kimse tarafından ciddiye alınmayacaktır. Aysal’ın tekrar aday olup olmayacağı şartlara bağlı olacaktır. Eğer şartlar değişmezse Aysal kulübün geleceğini riske atma pahasına geri dönmez. Bu durumda Duygun Yarsuvat’ın yönetimi ağırlıklı bir liste başka bir başkan adayı altında aday olabilir. Faruk Süren veya Mehmet Cansun isimleri değerlendirilecektir. Adnan Polat destekli bir listenin tekrar aday olması da büyük ihtimal. Alp Yalman’ın tekrar deneyeceğini zannetmiyorum ama mesela Taner Aşkın ya da Işın Çelebi başkanlığında bir liste çıkabilir. Bunun dışında Adnan Öztürk’ün genç işadamlarından oluşan bir liste ile aday olması kesin gibi gözüküyor. Galatasaraylıların bu dönemde basından gelecek propagandaya karşı kulaklarını tıkaması ve Galatasaray’ın geleceğine odaklanması gerekliliği buradaki en önemli nokta. Benim beklentim, Galatasaray’daki yol gösterici ortak aklın Mayıs ayında da en makul terciği yapacak olmasıdır.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0