Özel Çeviri | Carlos Arroyo: Kazanmak, adeta bağımlısı olduğunuz bir duygu..

Galatasaray Liv Hospital'ın kaptanı, 1 numaralı yıldızı ve sahaiçi komutanı Carlos Arroyo, geçen haftaiçi Olympiacos maçı için gidilen Yunanistan deplasmanında Avrupa Basketbolu'yla ilgili en bilinen portallardan biri olan eurohoops.net'e bir röportaj verdi. Avrupa Basketbolu'ndaki gelişmelerle ilgili güncel bilgileri ve son dakika gelişmelerini veren bu Yunan kökenli siteyle Arroyo'nun hikayesi bundan önceye dayanıyor aslında. Eurohoops birkaç ay önce Euroleague'de forma giyen oyuncuları Top 100 sıralamasına tabi tutmuş ve Arroyo'yu da bu listede 34. sıraya koymuştu. Ve sonrasında da Galatasaray'lı taraftarlardan(son derece haklı olduğunu düşündüğümüz) tepkiler almıştı. Hatta Arroyo da instagram üzerinden eleştirel olmasa da bu konuya atıfta bulunan bir paylaşım yapmıştı. Bunun ve diğer başka birçok konunun da konuşulduğu ve açıkçası çok başarılı-doyurucu bir röportaj yapmışlar kaptanla.. Tabi röportajı esas güzel yapanın da Carlos'un verdiği dolu dolu cevaplar olduğunu söyleyebiliriz. Neyse fazla uzatmayalım ve sizi röportajın tam çevirisiyle baş başa bırakalım..

"Galatasaray'ın Atina'ya varışı bizim açımızdan Carlos Arroyo'yla oturup hemen herşey hakkında konuşabilmek için iyi bir fırsattı. Konuşma fırsatı yakaladığınız zaman, ne kadar müthiş bir oyuncu ve kişilik olduğunu farkediyorsunuz, bu inkar edilemez.

Röportajda söz konusu o olduğunda sadece takımdan izin almanız yeterli değil. Onun da izni alınmalı ve ancak o bunu kabul ederse röportaj yapma şansınız oluyor. Bizde de öyle oldu. Carlos'la takımının kamp yaptığı otelde buluştuk, onunla yarım saat geçirebildik. Bu vakit bizim paylaşmak istediğimiz şeylerin hepsi için yetersiz olsa bile aldığımız cevaplar bizi şaşırtmaya yetti.

Bizim için röportaj yapmak günlük bir iş gibi ve her röportajda üç aşağı beş yukarı aynı şeylerle karşılaşıyoruz. Ancak bu kadar açık kalpli, dürüst, kişi veya konu ayrımı yapmayan biriyle konuşabilmek her zaman başımıza gelen birşey değil ve biz de bu konuşmadan keyif aldık. 

O harika bir oyuncu ve bu sadece bizim söylediğimiz birşey değil.  Kendisi bunu parkelerde defalarca kanıtladı. Ancak onun hakkındaki düşüncemiz, kişiliğinin daha da büyük olduğu yönünde.. Neden gittiği her takımda bu kadar sevildiği ve Galatasaray taraflarlarının neden her durumda onu bu kadar fanatik bir şekilde savunmaya hazır olduğuyla ilgili herhalde daha fazla açıklama yapmamıza gerek yoktur.

Başka birşey eklemek istemiyoruz, hatta yazdığımız soruları bile yazmamıza gerek yok. Onun cümleleri ve duyguları zaten yeteri kadar zengindi. Sadece konu başlıklarını vermemiz yeterli.

Takımdaki rolün ve TBL'deki son durum
Her sezon oldukça zor, takımların mental açıdan hazır olabilmeleri bu yüzden önemli. Bu, takımdaki her oyuncu için geçerli, sadece birkaç isim için değil. Bu sebepten dolayı takım kimyası yakalamak çok zor, çünkü çok iyi bir takıma sahip olabilmek için bütün oyuncuların aynı frekansta olması, aynı şeyi istemesi lazım. Her oyuncunun kendine has özellikleri var ve kimin takıma katkı vermeye hazır olduğunu anlamak için zamana ihtiyacınız oluyor. Yıldan yıla Türkiye Ligi daha da çekişmeli hale geliyor. Bu sezon? Bu sezonsa en çekişmeli olduğu yıl! Bunun sebebi de ligde rakibimiz olan koçlar; Ivkovic Efes'te, Obradovic ise Fenerbahçe'de. Bu tarz koçlar, iyi ve kaliteli oyuncuların Türkiye Ligi'ne gelmesinde ödenen iyi paralar kadar etkili oluyorlar. 

ACB'yle(İspanya Ligi) karşılaştırma
ACB'deki en tepedeki 10 takım hakkında bilgim var, diğerlerini çok fazla tanımıyorum. Bizim ligimizde ise Banvit, Karşıyaka, Beşiktaş gibi takımları ve diğer başka birçok takımı da gözardı edemezsiniz. Biliyorsunuz, Fenerbahçe geçenlerde kendi evinde Gaziantep'e kaybetmişti. ACB'de forma giymiş diğer oyuncularla da zaman zaman konuşmalarım oldu. Herkesin bu konuda fikri farkılık gösteriyor. Olaya nasıl bir bakış açısıyla yaklaştığınız da önemli. Ayrıca koçların tercihleri de bu konuda belirleyici olabiliyor. Kimisi takımını daha fazla koşturmayı severken, bazıları ise takımlarının çok daha fiziksel oynamalarını istiyor. İzlerken görüyorsunuz, bazı takımlar sürekli dışarıdan şut atarak oynarken bazıları fast-break'e çıkmayı sevmiyorlar bile.

Türkiye Ligi için net bir favori var mı?
Tüm takımlar iyi oyunculara sahipler. Bu sezonki duruma baktığımızda, TBL'deki oyunculara iyi paralar ödeniyor. Bu bir gerçek, inkar edemeyiz. Bunların toplamında, herhangi bir maçta herhangi bir rakibe karşı kaybedebilirsiniz ve bu yüzden de söyleyebiliriz ki bu lig Avrupa'nın en zor ligidir. Burada zeki oyuncular var ve maç sonlarında kazanmak için ne yapacaklarını biliyorlar! Bir tahmin yapmak için çok erken, ancak önümüzde çok heyacan verici bir sezon olduğuna inanıyorum.

Geçen sezon sonunda 7. maça çıkmadığınız ve şampiyon olma şansınız kalmadığı zaman nasıl hissetmiştin?
Yıkılmıştım. Bu konuda açık olmam gerekli. Tamamen yıkılmıştım. Rekabetçi bir kişi olarak, en nihayetinde kazanmak için mücadele edersiniz. Bir takım, bir oyuncu için esas amaç şampiyonluklar kazanmaktır. Bu fırsatı yakalayamadık. Sonuna kadar savaşmıştık ve sanki sonrasında bu şans bizim elimizden alınmış gibi oldu.

Ama bu karar kulüp tarafından alınmıştı. Dolayısıyla saygı duyduk ve önümüze baktık. Bununla ilgili yapabileceğimiz birşey yoktu. Orada takılı kalıp, ağlamanın bir anlamı yok. Başkan ve Menajerimiz böyle bir karar aldılar ve biz de önümüze bakmak zorundaydık. Sonuç olarak, söylediğim gibi tamamen yıkılmıştım. Kazanmak benim için çok önemlidir. Bu duyguyu Galatasaray'la Türkiye Ligi şampiyonu olarak tatmıştım. Beşiktaş'tayken de kazandığımız şampiyonluklar vardı. Orada da bunu koç Ataman'la başarmıştık. Bu adeta bağımlısı olduğunuz bir duygu. 

Dolayısıyla, bu duyguyu yeniden yaşama fırsatımızın olmaması benim için büyük hayal kırıklığıydı. Milyon yıl düşünsem böyle bir tecrübe edineceğim aklıma gelmezdi! O dönemde durumun ne olduğunu anlamakta zorlanmıştım. Bu durumun başka bir takımda olup olmadığını merak etmiştim ve birisi bana bunun yıllar önce de olduğunu(1993'teki Olympiacos-Panathinaikos final serisi!) söyledi. Demek ki bu konuda tek değilmişiz!

Taraftarların sevgisi ve Koç Ataman
Bu bana müthiş bir sorumluluk duygusu yüklüyor. Taraftarların benim rekabetçi yanımı gördüklerini düşünüyorum; kulübe, koça ve takım arkadaşlarıma herşeyimi vermek istediğimi.. Ben de onların hissettiği şekilde hisediyorum ve onları seviyorum. Bu ülke, buraya gelip kendi oyunumu sahaya koyabilmem için bana kapılarını açtı, gerçek Carlos Arroyo olabilmem için.. Koç da bana lider olma ve kendim gibi hareket etme şansını verdi.

NBA'deyken zorlanıyordum, çünkü neler yapabileceğimi biliyordum ama hiç bunun için gerekli fırsatı yakalayamadım. Özgür hissetmek ve kendi oyunumu oynayabilmek.. Bu benim kanımda var, bunu biliyorum! Türkiye geldiğim ve kendi tarzımı sahaya yansıtma şansı bulduğum için oldukça mutlu oldum. Şu ana kadar Türkiye kariyerimde yaşadığım bu tecrübeler için minnettarım.

NBA konusu
Bu konu sadece beni kapsamıyor. NBA'de oynadığım zamanlar FIBA'yla olan bağlarım ve Milli Takımım'dan ötürü Euroleague'i de takip ediyordum. Dolayısıyla Spanoulis'i de tanıyordum. Yanlış hatırlamıyorsam 2006 yılıydı ve ben Orlando'da oynuyordum. Spanoulis ise Houston Rockets'a gelmişti ve zorlu bir koçla, Jeff Van Gundy'le, çalışıyordu. Benim için, o zamanlar sahada oynayan oyuncunun kendisi olmadığını görmek kolaydı. Mutlu değildi. Onunla bu konuyu konuştuğumuzu hatırlıyorum, çünkü senin oyununu kontrol etmeye çalışırlardı.

Tamam, belli ki müthiş oyuncularla oynuyoruz ama sana kendi oyununu oynama fırsatı hiç gelmiyor. Miami Heat'teyken benzer bir durum benim için söz konusuydu. Takımda topu teslim etmem gereken LeBron, Wade, Bosh gibi isimler vardı. Böyle bir durumda Arroyo gerçek Arroyo olabilir mi? Hayır, olamaz. Tüm oyunculara topu dağıtan ve takımı yönlendiren isim o olmalıdır. İşte bu durum, takımlarında elit oyuncu olmaya alışmış isimler için çok zor. Spanoulis Houston'dayken böyle bir saygı görmüyordu. Ama biliyordunuz ki Houston'daki Spanoulis aslında Spanoulis değildi! Durum bundan ibaret.

Sizin nasıl bir karakter ve ne tarz bir oyuncu olduğunuz önemli. Kariyerimde arkaya bakıp, "Lanet olsun kendimi geliştirebileceğim kadar geliştirmedim veya yapabileceğim bazı şeyleri yapamadım" demeyi sevmem. Dolayısıyla en sonunda, Avrupa'ya gelmek bana bu istediklerimi yapma ve kendimi yeniden bulma şansı tanıdı. Avrupa'nın en üst seviyesinde liderlik yapabileceğimi biliyorum. Spanoulis de böyle yaptı ve ona bunun için saygı duyuyorum. Çünkü Euroleague dünyada NBA'den sonra en çekişmeli ve en kaliteli lig. 

Zamanı geri çevirme şansın olsaydı...
NBA benim için bir hayaldi ve özellikle de Miami benim evim gibiydi. Bu konu hakkında çokça düşündüm ve herhangi bir pişmanlığım yok. Kendimle ve ailemle konuştum ve en sonunda bir karara vardım. Misal, Jasikevicius da benzer bir hikayeye sahip. Golden State ve Indiana'da oynadı. Onun durumu da benimkiyle oldukça benzerdi. Navarro bir sezon boyunca çok iyi oynadı ama o sezonun sonunda geri döndü! Yanlış anlaşılmasın, orada oynayabildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Ama bir noktadan sonra oyuncuların, bu oyun içinde kendilerine bir yol çizmeleri gerekiyor. Pek çok açıdan irdelemeniz lazım. Aldığım karardan ve Avrupa kariyerimin olmasından ötürü oldukça mutluyum. Basketbolu bıraktıktan sonra aklıma "Gerçek bir lider olarak neler yapabilirdim acaba?" sorusu gelseydi kötü olurdu.

Avrupa'daki atmosfer
NBA'deki arenalarda üzerinde tişört bile olmayan ve sürekli zıplayan taraftarları pek göremezsiniz. Herşeyden önce bu yasak! Bence bu durum maçlara daha çok rekabet ve duygu katıyor. Bazı zamanlarda Avrupa'ya gelen arkadaşlarım oluyor ve bu atmosferleri gördükleri zaman, "Orada neler oluyor öyle!" gibisinden tepkiler veriyorlar. Böyle bir ortamın parçası olmayı seviyorum.

Emeklilik planları..
Basketbolu çocukluğumdan beri seviyorum. Eğer yavaşlamam ve sahada daha az dakika kalmam gerekirse, basketbolu bırakmam gerektiğini o zaman bileceğim. Vücudum bana bu konuda doğru yolu gösterecek. Şu an kendimi iyi hissediyorum. Son 13-14 sene boyunca sezonların tamamında oynadım ve ayrıca yazları da Milli Takım mesaim vardı. Çok fazla dinlenme fırsatım olmadı, dolayısıyla diğerlerinden daha yorgunumdur herhalde. Şu an 35 yaşındayım, önümüzdeki yaz 36'ya gireceğim. Ne yapacağımı bilmiyorum ve bu konuda gerçekten samimiyim. Takımın durumunun da ne olacağını görmemiz gerekecek. Umarım ki, finansal durumumuz düzelecek ve daha iyiye gidecek. Bu kulüp çok fazla saygı gören ve hiçbir zaman finansal sorunlarıyla bilinmemiş bir yer. Bu anlamda kulübe güveniyoruz, bu sorunların üstesinden olabildiğince çabuk bir biçimde geleceklerdir. Ama takımın durumu iyi olsa bile önümüzdeki sezon beni geri isteyip istemeyeceklerini bilmiyorum! (gülüyor) Tabi ki önümüzdeki yaz da çalışmaya devam edeceğim, vücuduma iyi bakacağım ve o zaman geri dönüp dönmeyeceğime karar vereceğiz.

Benim için Euroleague'de başarılı olmak da oldukça önemli. Bu her zaman aklımda olan birşey. Miami'den ayrıldığımdan beri Euroleague'de başarılı olmak en çok önem verdiğim şeydi. Koçla birlikte hangi oyuncuların bizi daha iyiye götürebileceği hakkında konuşuyoruz. Kimin bize yardımcı olacağı ve bizi ulaşmak istediğimiz yere götüreceğiyle ilgili fikir ve düşüncelerimizi paylaşıyoruz. Bu sezon çok iyi bir kadroya sahibiz. Şimdi önemli olan takım olmak. Paranın bu konuda tek başına faktör olmadığını biliyorsunuz. Bu, Euroleague'de defalarca kanıtlandı. Spanoulis veya Jasikevicius gibi Avrupa'da başarılı bir kariyere sahip olmayı isterdim açıkçası. 

Euroleague'de şu ana kadarki TOP 5 listen..
Kimseyi atlamak istemem, bu beni çok üzer! Ama Spanoulis, Saras, Diamantidis, Navarro ve Vujcic diyebilirim. Teodosic de ayrıca çok iyi bir oyuncu ama bazı zamanlarda karar mekanizması çılgınca çalışıyor.

Eurohoops'un TOP 100 listesiyle ilgili düşünceler ve taraftarların buna reaksiyonu..
Bu listeyi yapanlar sonuçta sizsiniz! (gülüyor) Olaya doğru yaklaştığımı düşünüyorum. Bunu instagram sayfama koydum ve bu konuda şanslı olduğumu söyledim. Gerçekten şanslıyım, bu yüzden o paylaşımı yaptım. Olaya bu açıdan bakmalısınız. Şartlar değişti. Artık genç bir oyuncu değilim ve artık tek önemli olan şey bu kulübe olan bağlılığım. Gerçekte ne olduğunun da farkındayım, sonuçta geçen sezon F-4'a ulaşamadık ve sizin de bu listeyi hazırlarken tüm bunları göz önüne aldığınızı biliyorum.

Porto Riko Milli Takımı ve sahip olduğu problemler..
Bu hassas bir konu. Şu an bu konuyla ilgili pek çok ayrı nokta var. Kendimi bir süreliğine geriye almak istiyorum artık. Bu takım daha fazla ilgiyi hakediyor. Yaptığımız şeyler genç oyuncuların gelişimine yardımcı olmuyor. Milli Takımda Porto Riko'da doğup yetişmiş değil, daha çok "Amerikan" Porto Riko'lu oyuncular görüyoruz artık. Federasyon son Dünya Kupası'ndan sonra koçumuzu gönderme kararı aldı. Milli Takım kariyerinde 4 farklı koç ve 4 farklı staff'la çalıştım. Son yıllarda sürekli Menajer değiştirdik. Hepsini görüp geçirdim. 

13 yıldır ülkemin takımında forma giyiyorum. Konu bu takım olduğunda oldukça istekli ve tutkuluyum. Ülkemi temsil edebiliyor olmak çocukluğumdan beri hayalini kurduğum birşeydi. Başarı olmamızı istiyorlar, ama bunun için gerekli olan saygıyı koçlara ve bazı oyunculara göstermiyorlar. Federasyonlar da herkes gibi yanlış kararlar alabilir. Ama yanlışın üstüne yanlış, onun üstüne de bir yanlış daha olmaz. İyiye gitmemiz için bazı şeylerin değişmesini bekliyorum, çünkü son yıllarda çok başarılı veya rekabetçi olduğumuz söylenemez. Belki de 10 yıldır böyleyiz. En iyi performansımızı 2004 Atina Olimpiyat'larında göstermiştik. Sonuç olarak, oyuncularla daha iyi geçinmeliler ve daha ciddi, daha sabırlı olmalılar. Eğer bunları yakalarsak, önümüzdeki yıllarda daha başarılı olacak bir takımın yükselişini görebiliriz.

Söz konusu Milli Takım olduğunda daha iyi kararlar almaya başlamamız lazım. Bir takım nasıl yönetilir, oyuncular takıma ne veriyor, staff'ın durumu ne ve tabi ki Milli Takım'da ne olup bittiğiyle alakalı daha büyük bir ciddiyet lazım. Porto Riko'lu insanların Milli Takım'larıyla çok yakından ilgilendiklerini bilmelisiniz. Takımı gerçekten çok seviyorlar. Takım turnuva için ülkeden ayrıldığında, tüm ülkenin gözü bizim üstümüzde oluyor. Porto Riko'lu gençlerin büyüyüp bu takımın bir parçası olmasını, bu ülkeyi temsil etme şansını yakalamasını istiyoruz. Porto Riko'nun ne demek olduğunu, ne anlama geldiğini kalbinin derinliklerinde bilmeyen kişileri takıma getirdiğinizde başarı kazanmak oldukça zordur. Bu konu hakkında günlerce konuşabilirim aslında. Ülkem ve takımıma çok büyük bir saygı duyuyorum. Bu takımın bir parçası olmak ve bu takımın içinde büyümüş olmak benim için bir onurdu. 





Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0