ZTK | Yeni bir başlangıca merhaba..

Ziraat Türkiye Kupası'nın son şampiyonu Galatasaray, grup aşamasının ilk maçında geçtiğimiz sezon finalde mağlup ettiği Eskişehirspor'u evinde ağırladı. Rakibi karşısında muhtemel ilk onbirine yakın bir kadro ve formasyonla sahaya çıkan Hamza Hamzaoğlu'nun öğrencileri, ilk yarısını 2-1 önde kapattığı karşılaşmadan 4-2'lik galibiyetle ayrılarak kupaya 3 puanla başlamış oldu. Galatasaray'a galibiyeti getiren goller Selçuk İnan (2), Bruma ve Umut Bulut'tan gelirken, mücadelenin 57. dakikasında Felipe Melo ikinci sarı karttan dolayı kırmızı kartla oyun dışında kaldı.

Hafta sonu zorlu Antep deplasmanından 3 puanla ayrılarak ligde zirve yarışını sürdüren Galatasaray, hafta sonu Fenerbahçe karşısında galibiyeti son dakikada kaçıran Eskişehirspor karşısında ideal onbirine yakın kadroyla sahaya çıktı. Hafta başından itibaren teknik direktör Hamza Hamzaoğlu'yla birlikte çalışmalarını sürdüren takımımızda, 20 yıl aradan sonra camiaya dönen Hamzaoğlu bu zorlu mücadelede sahaya Sinan Bolat - Sabri Sarıoğlu, Semih Kaya, Aurelien Chedjou, Alex Telles - Olcan Adın, Felipe Melo, Selçuk İnan, Emre Çolak - Umut Bulut ve Goran Pandev onbirini sürdü. Her ne kadar "yedek ağırlıklı" gibi görünse de, Hamzaoğlu'nun maçtan önce "Rotasyon yapmıyoruz, bu oyuncular da oynamayı hak ettiklerini göstereceklerdir." açıklaması aslında kadrodaki bir çok oyuncudan yararlanmak istemesi yönünde yorumlanması gerekiyor. Hamza Hoca'nın aklında mutlaka bir kadro formasyonu ve onbir vardır, ancak bu kadroyu zorlayacak bazı isimleri de görmesi gayet normal. 11 kişilik oyuncu grubuyla şampiyon olamazsınız, en az 15 tane iyi ve form durumu yüksek oyuncuya sahip olmanız gerekiyor. Bunu da ancak, bu tarz maçlarda oynatarak kazanabilirsiniz. Kupa 2'de grubun en zor maçı aslında Eskişehirspor karşılaşması. Diğer maçlarda genç oyuncular Sinan Gümüş, Umut Gündoğan, Furkan Özçal gibi isimleri göreceğimizden hiç şüphe yok. Bu maça biraz da kazanma odaklı çıktı Hamzaoğlu, doğal olarak. Kendi evinizde ilk maçını kazanarak camiaya güzel bir "Merhaba" demekten daha güzel birşey olamazdı.

Rakibi karşısında ilk dakikalarda kalesinde frikikten golü gören takımımız, bir dakika sonra Goran Pandev'in penaltı vuruşundan yararlanamazken dakikalar 15'i gösterdiğinde Selçuk İnan serbest vuruşta en iyi yaptığı şeyi yaparak barajın üzerinden topu iki direğin kesiştiği noktaya göndererek beraberliği sağladı. İlk yarım saatlik bölümde oyuna ağırlığını koyan Galatasaray, hücumda -her ne kadar aşırı formsuz olsa da- Pandev'in futbol aklı ile önde kalmayı başardı. Makedon oyuncunun ön alanda top tuttuğu, Umut'un pres gücünü kullanarak orta sahaya yakın oynadığını ve takımı ileriye taşıdığı pozisyonlardan birisinde penaltı kazandırdık. Kazanılan penaltı hiç kuşkusuz Pandev'in bireysel yeteneği ve futbol zekasına dayanıyor. Tecrübeli oyuncu şut atacağı pozisyonda ceza sahasına hareketlenerek savunma oyuncusunu çaresiz bıraktı. O pozisyon ya golle sonuçlanır, ya da bu tarz bir müdahaleyle penaltı kazanılır. Pandev kurnaz bir oyuncu olduğunu bu pozisyonda gösterdi, penaltıyı gole çevirmek Selçuk İnan'a kalmıştı. Bir kaç dakika sonra Pandev'in yine orta alandan çıkarttığı ve Umut'un sürpriz bir şutla kaleciyi yokladığı pozisyonda yine Makedon oyuncu sahne almıştı. Aslında, maçın ilk penaltısını kaçıran Pandev'in ikinci penaltıyı kullanmasını tercih edebilirdik. Makedon oyuncunun ilk penaltıyı kullanma isteği tamamen özgüvenle alakalı birşey, bir gol atsam gerisi gelir düşüncesinin kurduğu hakimiyet. Pandev gibi tecrübeli bir oyuncunun o derece kötü bir penaltı vuruşu (sol ayak içiyle, sağ köşeye yumuşak vuruş) ancak bu şekilde açıklanabilir. 

İkinci yarıya biraz daha temkinli başlayan bir Galatasaray vardı, Telles & Bruma girişimlerinden yararlanamasa da. Ancak bir saatlik zaman dilimi dolmaya yaklaştığı vakit, ilk yarıda iki pozisyonda ikinci sarıyı es geçen Melo kurtulamadı ve sarıdan kırmızıya dönen kartın rengi sonrasında soyunma odasının yolunu tuttu. 10 kişi kaldıktan sonra kalesinde beraberlik golünü de gören Galatasaray, son 25 dakikalık bölümde oyuna yeniden ağırlığını koydu ve rakip kalede tehlike yaratmayı başardı. Portekizli genç hücum oyuncusu Bruma önce 77'de kaleyi yokladı, üstten dışarı vurdu. Bir dakika sonra sağ kanattan çizgiye bindirdi, istediği ortayı açamadı. Bir kaç dakika sonra Sabri bindirdi, Umut kafayı vuramadı. Galatasaray her ne kadar sahada 10 kişi kalmasına karşın oyunu rakip yarı alana yıkmayı başardı ve sonunda 83. dakikada Bruma'nın harika golü geldi. Ceza sahası üzerinde üç rakibinden sıyrılan genç oyuncu, çok sert ve bir o kadar düzgün bir şutla fileleri havalandırırken takımını da öne taşıdı. Golden sadece beş dakika sonra Bruma'nın önalana taşıdığı topta Emre'nin asistinde aynı noktadan Umut çok sert vurdu ve fark 2'ye çıktı, galibiyet perçinlendi. Eskişehir tempolu, süratli, genç, dinamik bir takım ancak 3 gün arayla Galatasaray ve Fenerbahçe gibi takımlara karşı üst düzey mücadele beklentisi biraz absürd oluyor. Ertuğrul Sağlam, tıpkı bir çok teknik adam gibi kupada rotasyon yapmayı tercih etti. Erkan, Aytaç, Ömer gibi isimleri dinlendirdi ve fazla süre alamayan oyuncularına şans tanıdı.

Eskişehirspor karşılaşmasında kariyerinin 200. resmi maçına çıkan Hamza Hamzaoğlu, yazının en başında söylediğimiz gibi 20 yıl aradan sonra yuvasına döndü ve sahadan 4-2'lik galibiyetle ayrıldı. Rakibin kim olduğu veya sahaya nasıl çıktığı hiç önemli değil, bu tarz geçiş dönemlerinde alınan her galibiyet özgüveni arttıracak en büyük etkenlerin başında gelir. Hafta sonu oynanacak Akhisar Belediyesi maçıyla Hamzaoğlu'nun lig mesaisi de başlıyor. Yürekten başarılar Hamza Hocam, sezon sonunda şampiyonluk kupaları ellerinde yükselmesi dileğiyle.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0