UCL | Winner karaktere sahip olmak..

UEFA Şampiyonlar Ligi'nde grubunun üçüncü maçında evinde Benfica'yı ağırlayan Galatasaray, rakibi karşısında maçın ilk dakikasında geriye düşmesine rağmen 30 dakikalık tempolu oyunuyla skorda 2-1'lik üstünlüğü ele geçirdi ve mücadeleden galibiyetle ayrılarak Avrupa'da üstüste 10 maçlık kazanamama serisini sonlandırdı. Portekiz temsilcisi karşısında oyunun büyük bir kısmına hükmeden, bir çok fırsat yakalayan Galatasaray'da galibiyeti getiren goller Selçuk İnan ve Lukas Podolski'den gelirken; konuk ekibin tek sayısını Nicolas Gaitan kaydetti. Takımımız bu sonuçla puanını 4'e yükseltirken, Benfica ve Atletico Madrid grup liderliğini 6 puanla paylaştı.

Maçtan bir gün önce basın toplantısında karşılaşmanın onbirini açıklayan Hamzaoğlu sakatlığı sebebiyle Jason Denayer'i maç kadrosuna almazken; mücadeleye Muslera - Sabri, Chedjou, Hakan, Carole - Selçuk, Bilal - Yasin, Sneijder, Podolski ve Umut formasyonuyla çıktı. Orta alanda merkezi iki oyuncuya yer veren Hamzaoğlu, sahanın merkezine Selçuk'u yerleştirirken bir adım önünde de Bilal'e pozisyon ayarlamıştı. Sneijder'in orta alanda hücumu yönlendirmesini hedefleyen Hamzaoğlu, rakibin merkez hücumlarında Bilal - Selçuk ikilisinin yanı sıra mücadeleyi 11 km koşu mesafesi ile tamamlayan Hollandalı ile alan parsellemeyi başardı. Hakan ve Chedjou'nun da zaman zaman orta alanda mesafeyi daraltması Galatasaray'ın oyunun ilk bölümünde merkezini iyi kapatması; kanatlarda ise yardıma çok iyi gelen Podolski ve savunma zaafı olmasına rağmen mücadeleden kaçmayan Yasin'in olması takımı hem ileri hem geri oynayabilecek, denge ayarı iyi olan bir kimliğe bürümüştü. Aslında dün akşam çıkan onbir, bir nevi Galatasaray'ın ideal onbiri. Savunmanın sağında Sabri yerine Denayer, önde tek forvet Umut yerine Burak olduğu zaman; orta sahada rotasyona girecek olan Jose Rodriguez hamlesini de düşündüğümüzde mevcut şartlarda en iyi onbiri sahaya sürmüş oluyoruz.

Benfica karşısında da mevcut şartlarda en iyi kadroyu sahaya süren Hamzaoğlu, takımın korkmaması gerektiğini soyunma odasında iyi anlatmış olacak ki, ilk dakikada kalesinde golü gören takım geri kalan 44 dakikaya tek kelime ile hükmetti. İlk yarıda oyunu neredeyse tek taraflı oynayan, 30. dakika itibariyle topla oynama oranı %65'lere dayanan bir Galatasaray izledik. Benfica'nın kontralarına gerekli önlemler alınmış, sürekli olarak ters kademeye giren Carole'un yanı sıra merkezi kapatmaya gelen Sneijder; kanat yardımına koşan Podolski ve Yasin, Umut'un etkisi tartışılan presi derken rakibine alan bırakmayan ve koşan, ısıran, arzulu bir takım izledik. Doğruya doğru.. Rakip kalede golden sonra kaleyi gören tüm cephelerden hücum ettiğimiz inkar edilemez bir gerçek. Beraberlik golünün erkenden gelmesi; rakibe karşı kurulan hakimiyet ve Chedjou'nun nefis pasına hareketlenen Podolski'nin aynı güzellikte bitirmesi. Daha ısınmadan, terlemeden yediğimiz gole karşı takımın böylesine reaksiyon göstermesi önemliydi. Benfica temposuyla, oyun anlayışıyla ve karakteriyle fazlasıyla ters bir takım. Atletico Madrid deplasmanında ortaya koydukları futbol, dün oyunun ikinci yarısında (özellikle 70-85 arası) ortaya koydukları futbol bunun göstergesi elbette. Vicente Calderon'da yaklaşık 40 maç sonra kazanmak, öyle kolay şey değil. Benfica karşısında takımın gösterdiği reaksiyon önemliydi, ki sezonun en iyi futbolunu oynadı Galatasaray. İkinci yarıda farkı arttırabilirdi de.. Sneijder'in direkten dönen topu, Umut'un bir metreden kalecinin üzerine vurması, Podolski'nin direği sıyıran iki füzesi ve yine Sneijder'in ceza sahası dışından sert vuruşu. Bir çırpıda, gol pozisyonu olarak değerlendirebileceğimiz tam 5 pozisyon sayıyoruz. Ki bu pozisyonların büyük bir kısmı 45-65 arasında gerçekleşti. Bir tanesini atsan, tribünle birlikte maç bitecek ve belkide farka gidecek. Şampiyonlar Ligi oynuyorsunuz, rakibiniz grup lideri Benfica. E daha ne yapacaksınız?

Hamzaoğlu'nun kenardan oyuna tercihleri gözardı edilecek değil elbet.. Orta alan oyundan düşmüşken, Bilal ve Selçuk sarı kartlı iken Jose Rodriguez'i sertlik katması amacıyla sahaya sürebilir; Yasin - Olcan değişikliğinden ziyade ilk olarak rakibin oyunun son 20 dakikalık bölümdeki temposunu sonlandırabilirsiniz. Olcan'ın hücum performansı soru işareti iken; savunma performansına bel bağlamak doğru bir tercih değil. Hamzaoğlu'nun "savunma yapsın diye oyuna soktuk" dediği Olcan'ın son dakikada yaptığı iki faul var, ki faullerin gerçekleştiği alanı dikkate alırsanız orada öyle faul yapılmaz. Ama oluyor.. Hamzaoğlu bazen eldeki imkanlardan fazlasıyla yarar sağlamak, sinekten yağ çıkartmak istiyor ancak her zaman olmaz. Ve son olarak.. Dün akşam Yasin kenara gelirken, kanat opsiyonu diye Olcan'ı oyuna almak aslında rotasyonun çaresizliği. Bruma ve Amrabat'ı gönderip, takımda sadece kanat orjinli Yasin kalıyorsa yapacak pek fazla birşey yok. 

Ligde üstüste 4 galibiyet, Şampiyonlar Ligi'nde önemli bir dönüş ve 10 maçlık kazanamama serisini bitirmek. Galatasaray büyük takım karakterine sahip olduğunu göstermeye başlıyor ve en önemlisi takım birbirine uyum sağlamaya başlıyor. İyi de oynasanız, kötü de oynasanız kazanmanız gerekiyor. Büyük takım olmak bazen bunu gerektiriyor. Geçiş dönemi yaşıyor, çalkantılı bir süreç geçiriyorsanız bu şekilde kazanmak bazen sorunları örtbas ediyor gibi görünse de, size özgüven kazandırıyor. Fenerbahçe derbisine daha moralli, daha oturmuş bir şekilde gidiyor Galatasaray. Kadıköy'de kazanırız, kaybederiz başka bir konu ama Galatasaray gerçek formunu yakalamaya başladı. Geriye düştüğü maçta öne geçmeyi, geri dönmeyi başarıyor. 

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0