BSL | Çok güzel hareketler bunlar!

Basketbol Süper Lig'inde play-off heyecanı tüm hızıyla sürüyor. Erkek basketbol takımımız Galatasaray Odeabank, yarı final serisi ilk maçında Fenerbahçe'yle Ülker Sports Arena'da karşı karşıya geldi. Serinin ilk maçından 93-79 mağlup ayrılan takımımızda Errick McCollum 22 sayıyla takımımız adına en skorer isim oldu. MVP'yi 17 sayı 4 ribaundlık performansla Chuck Davis izledi. Rakip takımda ise Jan Vesely 24 sayıyla maçın en skorer ismi ismi oldu. Maçın belirli bölümlerinde hakem skandalları play-off'un önüne geçti. Errick McCollum'un verilmeyen basket-faul'ünden, Ergin Ataman'a çalınan teknik faule kadar tutun; oyunun ne zaman içine girmeye kalksak çalınan korkak düdükler maçın Fenerbahçe yönünde seyretmesine çanak tuttu. Göksenin Köksal ve Ergin Ataman'a yapılan kötü ve çirkin tezahüratlara karşı tek bir anons bile istemeyen baş hakem Engin Kennerman, serinin ilk maçının en büyük fiyaskosuydu. 

Maça Errick McCollum, Sinan Güler, Blake Schilb, Vladimir Micov ve Stephane Lasme beşiyle başladık. İlk dakikalarda Lasme ve McCollum takımımız adına skor perdesini açarken, rakibimizde ise Jan Vesely hücumu sürükleyen isimdi. Vesely maçın başından sonuna kadar gerek ribaund gerekse skor konusunda oyunu domine etti. Bir diğer uzun Ekpe Udoh'u ne kadar iyi savunsak da, Vesely'nin bulduğu kolay sayılara maalesef engel olamadık. İlk çeyrekte istediğini yapan, deplasmanda oynadığının bilincinde olan ve deyim yerindeyse alttan alttan skora tutunan bir takım görüntüsündeydik. Bu çeyrekte bizi taşıyan isim Vladimir Micov oldu. Sırp forvet, bu gibi zorlu atmosferlerde soğukkanlılığı koruyan bir profile sahip. Bu özelliğini maçın özellikle ilk yarısına yayarak takım skorumuzda etkin paya sahip oldu. Fenerbahçe'de ise Melih ve Vesely durmak bilmeden sayı buldular. Vesely'nin fark yaratacağını düşünmüştük ancak pota altında bu kadar çaresiz kalacağımız aklımızdan geçmemişti doğrusu. Dixon ve Sloukas'tan da kısa katkısı aldılar ve skoru ellerinde tuttular.

İkinci çeyrekte de geriden gelen ama düşük tempolu yarı saha hücumlarıyla rakibine ayak uyduran bir Galatasaray Odeabank vardı. Göksenin Köksal oyuna girene kadar her şey yolundaydı. Oyuncumuzu kötülemek için söylemiyorum ancak Göksenin oyuna girdikten sonra tribündeki taraftar da oyuna girmeye başladı. Taraftar, koç ve rakip oyuncular hakemlere korkak kararlar verdirdiler desek yeridir. Ergin Ataman'a ve Göksenin Köksal'a edilen şahsi küfürler ve tribünlerdeki sessizliği bozan negatif bir uğultu Fenerbahçe'nin işine yaradı. Fenerbahçe takımı kağıt üstünde zaten bizden üstünken, hakemler senelerdir bu salonda bizim alehimize düdükler çalarken oyunu bir anda gerginleştiren taraf neden biz olduk? Skor olarak her şey iyi giderken taraftarı oyuna neden biz soktuk? Bu iki soru, maçın kırılma anlarını belirleyen en büyük faktördü diye düşünüyorum. Bu dakikadan sonra hiçbir şey aynı olmadı. Fenerbahçe tempoyu arttırdı, Lasme 3. faulünü aldı, 19-4'lük çok temiz bir seri yedik. Lasme'nin faul sıkıntısı da bu maçı kaybetmemiz altında yatan en önemli kilittaşlarından biriydi. Errick McCollum ikinci çeyrekte ayakta duran oyuncularımızdan olmasa, maç sonunda çok daha ciddi bir fark görebilirdik. Maçın ilk yarısında dikkat çeken bir diğer oyuncu Melih Mahmutoğlu'ydu. Genç skorer maçı 12 sayıyla tamamladı. Bu gibi ekstra skor katkıları ev sahibi ekibi çok rahatlattı. Maç öncesi analizde de Melih'ten bu denli sayı yememizin maçı kazanmamızı çok zorlaştıracağını söylemiştik. İstemediğimiz şey başımıza geldi ve Melih her Galatasaray maçında olduğu gibi bu maçta da şovunu yaptı.

Üçüncü çeyreğe hızlı başlayan taraf Galatasaray Odeabank'tı. İlk yarıda hiç top kaybı yaptıramadığımız rakibimize 2 hücumda 2 top kayı yaptırarak çeyreğe başladık. Errick McCollum önderliğinde istediğimiz kolay sayıları ve oyun düzeni içerisinde üç sayılık isabetleri bulmaya başlamıştık. Fark gitgide azalıyordu ve tek hanelere inmişti. Derken o da ne?! Errick McCollum yarı sahayı hızla geçti ve üçlüğü kaldırdığı anda Bogdanovic'in faulüne maruz kaldı. McCollum'un kaldırdığı üçlük müthiş zor bir pozisyonda olmasına rağmen girmişti. Ekran başındaki Galatasaraylılar başta ben olmak üzere ayağa sıçrayıp bir Murat Kosova edasıyla "Bravo Errick!" derken baş hakem Engin Kennerman faulü yerde verdiğini işaret etti. Dünyanın hiçbir yerinde, en kötü basketbol ülkelerinde bile bu pozisyona yerde faul çalmak akla, mantığa, gurura sığmaz. Engin Kennerman'ın da, yardımcılarının da bu pozisyonun basket-faul olarak gördüklerinden eminim. Bu kadar açık ve net söylüyorum. Hatta hakem triosundan sol çizgide olan eliyle "3" diye işaret etmişti. Kennerman da bunun farkındaydı. Akla ve mantığa sığmayacak bir kararı, cesareti yetmediği için kolaylıkla verebildi. McCollum havaya sıçradıktan sonra Bogdanovic'in teması olduğunu o salondaki herkes, ekran başındaki bizler çok net bir şekilde gördük. Ama McCollum'a en fazla 3 metre uzaklıkta olan hakemler o düdüğü çalıp farkın 4'e inmesine müsaade etmediler. Maça ortak etmediler. 17 sayılık farktan maça tutunmamızı istemediler. 

Maçın son periyoduna çift hanelerde önde giren bir Fenerbahçe vardı. Lasme'nin faul sıkıntısını kullanarak topu pota altına indirmeye çalıştılar. Ancak çok net bir post-scoring oyuncuları olmadığı için sadece hücum ribaundlarında etkinlik sağladılar. 4. periyot oyun biraz daha sakinleşmişti, Göksenin kenardaydı ve Duşan'a bir daha ihtiyaç duymadan maça devam ettik. Fark biraz biraz erimeye devam ediyordu. Maçın bitmesine yaklaşık 6 dakika kala fark 8 sayıda seyrediyordu. O 1-2 dakikalık bölümde 2 tane sağlam savunma yapsak ve ardından skora ulaşsak maçın bizim lehimize dönmesi içten bile olmayacaktı. Hakemlerin korkak düdükleriyle oluşan 17 sayılık farktan maçı bu noktaya kadar getirmiştik ancak girdiğimiz faul problemleri ve Blake Schilb'in normal(!) performansına geri dönmesi bir türlü maçı elimize almamıza imkan tanımadı. Maçın sonlarında Vesely ve Datome ile sayılar bulmaya devam eden Fenerbahçe maçı 93-79 kazandı.

Fenerbahçe takımından çok aşağıda olmadığımızı, doğru hücum sistemlerinden vazgeçmediğimiz takdirde Ülker Sports Arena'dan maç koparabileceğimiz bence bu maçla birlikte gördük. Tek istediğimiz daha adil bir hakem yönetimiyle, düdüğünü cesaretle çalabilen hakemlerle bu atmosferde maçları oynayabilmek. Taraftarın ve Fenerbahçe camiasındaki insanların gazına gelmeden, inandığı kararları verebilen cesur hakemlerle maçı tamamlayabilmek. Sadece Euroleague finalisti rakibimizle oynamak istiyoruz, hakemlerle değil. Hakemler bu denli maça girince insan ister istemez diyor ki: Çok güzel hareketler bunlar(!)

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0