Fernando Muslera ve Frans Hoek gerginliği..
Sezon başında ailevi nedenlerden dolayı Galatasaray'daki kaleci antrenörlüğü görevinden ayrılan Claudio Taffarel'in yerine göreve gelen Hollandalı kaleci antrenörü Frans Hoek ile takımın as kalecisi Fernando Muslera arasında problem devam ediyor. Taffarel'in ayrılmasından sonra Fadıl Koşutan'ın devam etmesini isteyen Uruguaylı kaleci, sezon başından beri maç öncesinde Hoek yerine Koşutan ile çalışıyor ve ister istemez bu durum spor basınında manşetleri süslüyor. Dünyanın en iyi kaleci antrenörleri arasında gösterilen 59 yaşındaki antrenör, kariyerinde daha önce Ajax, Barcelona, Bayern Münih, Manchester United gibi takımların yanı sıra Polonya ve Hollanda milli takımlarında görev yapan Hoek, kuşkusuz staff ekibine yapılan önemli takviyelerden birisi olarak dikkat çekiyor.
Öncelikle şunu belirtelim. Fernando Muslera takımda çok sevdiğimiz, uzun yıllar formamızı giymesini istediğimiz oyuncular arasında ilk sırada geliyor. Uruguaylı kalecinin takıma etkisi, katkısı tartışılamaz. Dönemsel olarak çok kötü performanslar sergilediği günler olsa da, Fernando Muslera gerek bizlerin, gerekse tribünün ve camianın çok sevdiği isimlerden birisi. Ancak bu konuda, haksız olduğu gerçeği değiştirilemez. Dünyanın en iyi kaleci antrenörlerinden birisi olan Frans Hoek, geçtiğimiz yıllarda UEFA tarafından kendi klasmanındaki antrenörleri eğitmesi amacıyla paneller, seminerler verilmesi istenilen bir antrenör. Bunun yanı sıra Muslera'nın "ben bununla çalışmak istemiyorum" deme gibi bir lüksünün olduğunu düşünmüyorum, keza dünyanın hiç bir takımında hiç bir teknik direktör kendi ekibini belirlerken oyuncuların fikrini almaz. Her antrenörün çalışmak istediği bir staff ekibi vardır veya nereye giderse gitsin, aynı ekiple çalışırlar. Yada son dönemde tüm dünyada gördüğümüz örneklerde, takımın teknik direktörleri değişmesine karşın staff heyeti uzun yıllar boyunca değişmiyor. Bunun en güzel örneklerinden birisi Bayern Münih. Son 5 yıl içerisinde 2 kez teknik direktör değişikliği yaşayan Alman devinde sadece teknik direktör ve yardımcı antrenör değişiyor. Kaleci antrenörü, kondisyon antrenörü veya diğer antrenörler sabit kalıyor. Ancak dünyanın hiçbir takımında, hiçbir oyuncu eğer özel bir sorun yaşamadıysa "ben bu antrenörü istemiyorum" diyemez. Bu isim takımın süperstar ismi olsa dahi..
Konuya şöyle bakalım; 2 sezon önce Louis Van Gaal'in teknik direktörlük görevine geldiği Manchester United, eğer o transfer döneminde Fernando Muslera'yı transfer etseydi Uruguaylı kaleci, kırmızı-siyahlı forma altında Hollandalı teknik adam Frans Hoek ile çalışacaktı. Muslera'nın herhangi bir antrenman veya maç öncesinde Van Gaal'in yanına gidip "Ben bununla çalışmak istemiyorum." deme şansı olabilir miydi? Cevap, kesinlikle hayır. Yada konuya biraz daha farklı yaklaşalım. Bayern Münih'te takım kaptanı Manuel Neuer, bugün teknik direktör Carlo Ancelotti'nin yanına gidip kaleci antrenörü Toni Tapalovic hakkında "Ben bununla çalışmak istemiyorum" diyebilir mi? Bu sorunun cevabı da, sanırım bir öncekiyle aynı olacaktır.
Kayseri deplasmanında maç öncesinde Cenk Gönen ile ısınan Frans Hoek bir süre sonra Jan Olde Riekerink'in yanına giderek hararetli bir şekilde söylemlerde bulundu ve soyunma odasının yolunu tuttu. Muslera eğer özel bir sorun yaşamadıysa, Frans Hoek ile çalışmak istememesi veya takımın as kaleci antrenörüne "Seni istemiyorum." deme hakkının olduğu söylenemez. Takımın en önemli oyuncusunun kafasında böyle bir soru işareti olmaması gerekiyor, ki iletişimi ön planda tutan teknik direktör Jan Olde Riekerink'in bu sorunu çözeceğini düşünüyoruz. Oyuncuya dayalı düzenin sona ermesini temenni ederken, takımın en iyi oyuncularından birisinin bu şekilde davranması ve daha doğrusu "antrenör seçmesi" kabul edilebilecek birşey değil. Basının eline koz verme konusu bir kenara, kurumsallıktan ve sürdürebilir istikrardan bahsediyorsak yazılı olmayan bazı kurallar vardır.
Arkadaşım güzel yazmışsın. Yalnız bazı şeyleri es geçmişsin. Basına yansıyan haberlere göre, Muslera'ya "SÖZ" verilmiş. Seni Fadıl hoca çalıştıracak denilmiş. Daha sonra emrivaki bir şekilde Hoek geliyor. Geldiğinde Muslera yönetime bana yalan söylediniz ben bu adamla çalışmam diyor. Kusura bakmayın ama bu konuda sonuna kadar haksızsınız. Ben bununla çalışmam deme hakkı var bu adamın. Adam dediğinin lafı dinlenir. Lafına söz denir. Söz verilmişse, bu adamın bunu demesi lüks değil, haktır.
YanıtlaSilAyrıca Muslera dediğiniz adam, bize daha önce gelen HAGİ gibi, HAKAN ŞÜKÜR gibi, METİN OKTAY gibi, ne bileyim FENER'e gelen Alex gibi bir takımın başına 20 senede bir gelecek Şanstır, Nimettir. Bu gibi şahıslara da, evet; ayrıcalık yapılır. 35 yaşındayim, Taffarel'i de, Mondi'yi de izledim. Hem de her maçını.. Yaşınız yeter mi bilmiyorum. Taffarel bile hiç bir zaman Muslera gibi bir güven vermemişti taraftara.
Muslera HAKLI'dır. Tanıdığım taraftarlardan da bugüne kadar bu konuda Muslera haksızdır diyeni görmedim. İlk sizsiniz. Çok ama çok yanlış bir yazı olmuş. Umarım yayınlarsınız..
Bakınız ne diyor bir röportajında Nando:
YanıtlaSil"Onunla çalışmaya başladığında ilk sorduğun soru ne oldu?
-Taffarel bütün dünya için büyük bir kaleci olabilir ama Güney Amerikalılar için bundan çok daha fazlası. Kazandığı Dünya Kupası ve diğer sayısız kupanın hepsi aklımızda. O benim Galatasaray’a geliş sebebim. Onunla çalışabilme düşüncesi beni çok heyecanlandırmıştı."
Muslera diyor ki: "O benim Galatasaray’a geliş sebebim."
Bu yönetim bu konuda HAKSIZdır arkadaş. Bu yazıyı yazan siz de...
Şimdi bu adam Hoek i istemiyorsa, bir taraftar olarak ben de istemiyorum. Güç savaşı mı vereceğiz, yoksa takımı başarılı mı kılacağız. Adamı kıllandırıp, formunu düşürmenin ne anlamı var. Adam Taffarel ile mutluydu. O gitti, yardımcısı ile devam ederim dendi. Hala sidik yarışı yapmanın anlamı var mı... Adamın lafının üstüne nifak tohumu sokup ortalığı karıştırmanın anlamı var mı? Bu adam kaç senedir GS'de? Bu iş beceremeyen yönetim kaç senedir başta?
Lütfen... Bu adama karşı yazdığınız her yazı bizim gibi gerçek taraftarları üzer.
Öncelikle değerli yorumlarınız için teşekkürler;
SilJan Olde Riekerink kendi isteğiyle gerek kaleci antrenörlüğü, gerekse yardımcı antrenörlük noktasında Frans Hoek'in ekibinde bulunmasını bizzat talep etti. Burada şu noktaya bakmak gerekebilir. Hoek kendi alanında dünyanın en iyi antrenörleri arasında yer alıyor ve Taffarel'in ayrılmasından sonra göreve getirilmesi kadar doğal birşey olamaz.
Taffarel'in ayrılmasından sonra "Fadıl Koşutan ile devam ediyoruz" açıklamasını biliyoruz, Muslera'nın kendi röportajını da yayınladık ancak Fadıl hoca tek başına yeterli görülmemiş olsa gerek ki, Hoek gibi marka sayılabilecek bir isim getirildi.
Muslera çalışmak istemeyebilir, bunu da "kapalı kapılar ardında" yöneticileriyle görüşebilir ve gerekli "iletişim kurularak" sorun çözülebilir. Bunu da biz dile getiriyoruz, yazının son paragrafında. İletişime önem veren Riekerink'in bu sorunu büyümeden çözmesi gerekir diye bilahare dile getiriyoruz. Keza son oynanılan Kayseri maçı öncesinde Hoek ile Muslera arasında ufak bir gerginlik yaşandı. Hollandalı teknik adam hararetli bir şekilde Riekerink'in yanına gidip, direkt soyunma odasının yolunu tuttu. Saha içinde birbiriyle restleşen, antrenörüyle çalışmak istemeyen bir oyuncunun tavrıyla çözülmez. Muslera bu takımın kilit isimlerinden birisi, kafasının bu soru işaretiyle meşgul olmaması gerekiyor.