STSL | Sezon finali..

Bu sezon bu başlığa sahip yazdığım ikinci yazı olacak.. İlk yazıyı evinde 2-0 öne geçip 10 kişi transfer yasaklı Ankaragücü karşısında skoru koruyamayıp 2-2 biten maçtan sonra yazmıştım. Bugün Galatasaray, Başakşehir maçı sonrası gerçek sezon finalini yapmış oldu. Ankaragücü maçı sonrası tüm taraftarını ümitsizliğe iten Galatasaray, oradan geri dönüp yeniden yarışa ortak oldu ancak bu kez olağanüstü durumlar devreye girdi ve liglerin tatili sonrası işler tekrar başa döndü. 

Galatasaray'ın tatil sonrası durumu için pek de laf edebilecek durumda değiliz. Sakatlıklar, cezalılar ve en önemlisi takımın kondisyoneri Alberto Bartali'nin takımının başında olmadan lige hazırlandığı dönemde mazur görebileceğimiz bir durum var. Her şeye rağmen Galatasaray, Başakşehir karşısında gerçekten iyi bir oyun çıkarttı. Bunun temelinde 15 günde tüm takımın baştan organize edildiği bir sistem.. Galatasaray bu oyuna alışmış durumda ve bu rakiplerine karşı güç fark etmeksizin işliyor. 

Pandemi arası sonrasında tam takım olduğu varsayılan Galatasaray'da temelde iki sorunu olacak gibi görünüyordu;
1- İtalyan kondisyoner Alberto Bartali'nin yokluğu sebebiyle fizik kondisyonun yeterli seviyede olmaması..
2- Sezonun ikinci yarısındaki 8 haftalık süreçteki futbolun oyun alışkanlığı gerektirmesi sebebiyle oyunun tekrar adapte olunamaması..

İlk sorun, ilk 2 hafta Galatasaray'ı ciddi anlamda çok zorladı. 3-1'den verilen Antep maçı bunun en güzel örneğiydi muhtemelen.. Galatasaray o gün 20 dakika ciddi bir baskı yerken karşılık verememesinin, takımın eksik kalışı ve fizik kondisyon olarak hiç hazır olmayan bir takım olması sebebiyle oldu demek çok yanlış bir iddia olmayacaktır. İkinci sorun olması beklenen sorun ise Galatasaray adına hiç sorun olmadı. Fatih Terim sağlam oyun planlarına sahip ve bu sebeple ligdeki her takıma karşı bir çözüm üretebiliyor. Sezonun ikinci yarısında Galatasaray'ı şöyle bir göz önüne getirin. Galatasaray'a karşı önde basan her takımı Galatasaray geri püskürtüyor. Galatasaray'a karşı önde basan Fenerbahçe 20 sene sonra evinde kaybetti. Galatasaray'a karşı önde basan Sivasspor çok baskın bir Galatasaray ile karşılaşınca ikinci yarı tamamen 6'lı bir savunma hattına dönmüş ve Galatasaray'ı geride bekleyerek karşılama yoluna gitmişti. Beşiktaş ise Galatasaray'ı önde basmayı reddetti ve bu rakipler içinde en rahat maçı geçiren takım oldu. Eğer siz böyle ligin baş üstü takımlarına bu üstünlüğünüzü kabul ettirip onları kendi yarı sahalarında beklemeye mecbur bırakırsanız bu güçlü bir oyundur. Karşı tarafa topu ben istediğim sürece alabilirsin mesajını vermek büyük takım işidir. Bugün Premier Lig'de Manchester City, Liverpool gibi takımlara ana rakipleri benzer şekilde topu bırakıp geride karşılayarak çözüm üretmeye çalışıyor. Elbette ki Galatasaray bunlar kadar iyi bir oyuna sahip değil ve onlarla kıyaslamak gibi bir niyetim yok. Burada anlatmak istediğim rakiplerine bunu kabul ettirebilmenin önemidir. 

Başakşehir maçında da yine sezonun ikinci yarısında ligin üst sıra takımlarının Galatasaray'a reaksiyonun bir benzerini gördük. Başakşehir ne zaman önde basma cesareti gösterse Galatasaray büyük boşluklar buldu. Bunları değerlendirip değerlendirememesi başka bir konu lakin Galatasaray, topa sahip olma oyunun temeli olan baskı altında geriden pasla oyun kurma işini çözmüş durumda. Ligde rakiplerin çok iyi bir pres yapamadığı ortamda bu alışkanlık büyük fark yaratıyor. Galatasaray çok büyük boşluklar bulabiliyor. Maça yeniden dönecek olursak Galatasaray, oyunun büyük bölümünde üstün olan taraftı ancak bu oyundaki eksiklerin de mutlaka etkisi olduğu yeteri kadar üretememe sorunu baş gösterdi. Onyekuru ve Emre Akbaba karşı karşıya 3 pozisyonu harcadı belki ancak hala bu konuda yetersizlik olduğunu söylemek mümkün. Başakşehir'in gerek kadro kalitesi ve gerek oyun alışkanlığı, 10 dakikalık baskısı anında sonuç verdi. Maçın hakkının Galatasaray'da olduğu hemen hemen herkesin fikriydi.

Olağanüstü durumların gerçekleştiği bu sezonda Galatasaray lige Başakşehir maçıyla havlu attı. Lakin şampiyonluk kesinlikle sezonun ikinci yarısında veya Başakşehir maçıyla kaybedilmedi. Ligin kaybedildiği yer aslında sezonun ilk yarısı oldu. Büyük ümitlerle girilen, son şampiyon apoletli ve kadrosu inanılmaz şekilde güçlendiren takım sezonun ilk yarısında büyük bir fiyasko ile geçirildi. Buradaki sorun ne futbolcu kadrosu ne de yönetimdi. Sorun kesinlikle Fatih Terim ve ekibiydi. Fatih Terim de bu sorumluluğu üstüne aldı ve sadece performansları bugün çokça sorgulanan 2 takviye ile 15 günde tüm takımın çehresini değiştirdi. Ligin devre arasında yaptığı bu inanılmaz değişimi neden sezon başında yapmadığı ise büyük bir soru işareti. Zamanın bol olduğu, istediğini istediği gibi yaptıran Fatih Terim, neden sezon başı kamplarını boş geçiyor anlamak mümkün değil.

Hiç yorum yok

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Unutmayınız ki; yorumlarınız blog ekibinin onayı doğrultusunda görüntülenecektir. Hakaret ve küfür içeren yorumlar onaylanmayacaktır.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
google.com, pub-1379219663774483, DIRECT, f08c47fec0942fa0